Martin Scorsese'nin “Killers of the Flower Moon” filminden Miyazaki’nin dönüşüne kadar sinema son yıllarda bu kadar hareketli bir yıl geçirmemişti. Eğlenceli, naif, ilham veren, acıtan pek çok filmi bu yıl beyazperdede görme şansımız oldu.
Benim için bu yılın en çarpıcı on filmini listeledim. Her günü yeni bir felakete uyanmaktan korktuğumuz coğrafyamızın dışında, insanların sinema salonundan çıktıktan sonra hangi yeni türe evrildiğini düşündüğüm birbirinden ilginç işler beni çok heyecanlandırdı. Umarım 2024 aynı seyir deneyimini farklı ruh halleri içerisinde bizimle buluşturur.
SALTBURN, Emerald Fennell
İlk uzun metrajlı filmi “Promising Young Woman” ile Oscar ödülü kazanan Fennell, “Saltburn” ile yılın en akılda kalıcı filmlerinden birine imza atarak; modern gotik ve gerilim dolu bir hikaye anlatıyor.
ANATOMY OF A FALL, Justine Triet
Çatlayan bir evliliğin incelikli bir portresi. Yazar Sandra Voyter, daha az ünlü bir yazar olan kocasını Fransız Alpleri'ndeki evlerinin çatı penceresinden dışarı mı itti? İzleyicinin son kareye kadar kim, nasıl ve neden diye sormasını sağlayan sürükleyici ve canlandırıcı bir deneyim olan Anatomy of a Fall, bir filmin aynı anda birden fazla türde nasıl başarılı olabileceğine dair önemli bir örnek.
KILLERS OF THE FLOWER MOON, Martin Scorsese
Scorsese, David Grann'in 1920'lerin başında Oklahoma'da bir grup açgözlü beyaz adamın Osage Ulusu üyelerini sistematik bir şekilde nasıl öldürdüğüne dair kasvetli bir hikaye ile 2023’te salonlara en çok seyirci çeken yapımlardan birine imza attı. Leonardo DiCaprio ve Robert De Niro’yu izlediğimiz Killer of the Flower Moon, tarihin akışını yeniden yakalayıp seyirciyi yüzleşmeye zorlayarak bir klasik haline gelecek.
PAST LIVES, Celine Song
Her yaşamda gitmekten vazgeçilen sonsuz sayıda yol vardır; çünkü aynı anda yalnızca tek bir yolda olabiliriz. Past Lives, artık kaçırılan fırsatlarla ve özlemin de hayatın bir parçası olduğu gerçeğinin tanınmasıyla ilgili. Belki “başka bir hayatta” ama daha çok “başka bir zamanda” diye iç geçirdiğimiz nice anının öyküsü.
PASSAGES, Ira Sachs
En iyi seks sahnesi karakter hakkında bir şeyler anlatandır, sahneyi çıkardığında filmden bir şey eksilmiyorsa da bu yalnızca pornodur. “Passages” bu yıl izlediğim en iyi filmlerden biri çünkü sadece cinselliğin değil arzunun da değişken doğasıyla ilgili.
FALLEN LEAVES, Aki Kaurismäki
Biri bu filmin hikayesini başından geçmiş gibi anlatsa sıkıntıdan ölebilirdim ama Finlandiya’nın yetiştirdiği en sıcak şey Kaurismäki, 20. filminde de sinemanın gerçek büyüsünü izleyicisine gösteriyor. Alaycı başlangıcından tatmin edici finaline kadar “Fallen Leaves” 81 dakika boyunca tek bir boş plan barındırmıyor.
POOR THINGS, Yorgos Lanthimos
Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos için çok ileri gittiğini düşündüğünüzde, bir sonraki filmiyle çok daha ileri gidiyor. “Poor Things” için de dramatik hikaye, oyunculuk ve kostümler düşünüldüğünde çok cafcaflı geliyor. Lanthimos çarpık, utanmaz ve müstehcen bu tarzıyla yepyeni bir anlatıcılık ortaya koyuyor.
THE BOY AND THE HERON, Hayao Miyazaki
Eğer herhangi bir listede bu film yoksa benim için güvenilir bir kaynak değildir. “The Boy and the Heron” otobiyografik bütün öğelerin yanı sıra yalnızca Miyazaki’nin aklına gelebilecek bir fantezinin dışa vurumu. İlham verici bir yas, panikleten bir tempo ve tabii ki muhteşem bir işçilik.
ALL OF US STRANGERS, Andrew Haigh
İlham almak için geçmişe dalmanın ve birkaç dakika boyunca zihninizdeki bir hayaletle yüzleşmenin ne demek olduğunu biliyorsanız, bu zarif hikaye sizi bir yere taşıyacak, hiç yoksa aklınızı kurcalayacaktır. “All of us Strangers” geleceğini düşünmediğiniz şekillerde sizi rahatsız eden bir hayalet hikayesi olduğu kadar sinematik bir hipnoz seansı.
RED WHITE & ROYAL BLUE, Matthew Lopez
Yönetmen Matthew Lopez, klasik bir aşk filminin tanıdık ritimlerini, ilişkilerini sürdürmeye çalışan dünyanın en popüler iki genç erkeğinin ayırt edici ayrıntılarıyla ustaca harmanlayan bir aşk hikayesi anlatıyor. İngiliz prensi ile Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nın oğlu gizli bir ilişki yaşasa ne olurdu?
Comments