Tasarımı ve menüsüyle dünya standartlarında bir deneyim sunan Pixi İstanbul’u şehre kazandıran Avukat Andım Korkut’a bu çok özel mekâna ve hayatına dair merak ettiklerimizi sorduk.
Şu an bu çekimi de gerçekleştirdiğimiz Pixi İstanbul şehre çok iddialı bir giriş yaptı. Sonsuz bir sirkülasyonun olduğu yeme içme sektöründe yeni bir mekân açmak cesaret örneği mi yoksa güvenilir bir tercih mi?
Senin de belirttiğin üzere yeme içme dünyasında sirkülasyon oldukça fazla ancak bunun dışında artık günümüz dünyasında insanlar yeme içme dâhil hayatlarına giren her şeyi çok kolay ve hızlı tüketiyorlar. İnsanlara yeni bir şey sunmak ve sunduğunuz bu yeni şeyi kalıcı kılma gayreti bence cesaret ve inanç gerektiren bir durum.
Mekân tam olarak bu sayının konusu olan ütopyaya da iyi bir örnek. Video mapping ve ışık tasarımıyla bir deneyim alanı sunuyor aynı zamanda. Dijital çağın en önemli kelimesi artık malum “deneyim”. Anılardan çok deneyimler biriktiriyoruz. Pixi nasıl bir deneyim vadediyor?
Biz Pixi’de iyi yemeği teknolojiyle buluşturma arzusuyla yola çıktık. Misafirlerimizin tüm duyularına hitap etmek istedik ve bunu da başardığımızı düşünüyoruz. Pixi’ye gelen misafirimize iyi yemek, iyi hizmet, iyi müzik ve kendilerini bir peri masalı içinde hissedecekleri bir ambiyans sunuyoruz. Pixi’de yaşanan deneyimin bir bütünlük içinde olması bence bizi özel kılıyor.
Hukuk gibi bir disiplinden geliyorsun. İyi bir gözlem, mukayese edebilme, mesafe koyma sanatı diyebiliriz. Yeme içme sektörüne geçiş nasıl oldu?
Hayatımın tam merkezinde hep mutfak vardı. Kendimi bildim bileli iyi yemek yapmanın ve yemenin peşinde oldum. Yakın çevrem yemek yapmaya ve insan ağırlamaya olan düşkünlüğümü çok iyi bilir. Ben de bu tutkumu ve hayalimi bu sektöre geçerek gerçek kıldım. Kolay olmadı ama avukat olmanın, yıllarca hukuk pratiği yapmanın çok faydasını gördüm.
Akyaka ve Çeşme’den sonra şimdi de İstanbul’dasın. Şehirler ve mekânlarla nasıl ilişkiler kuruyorsun? İstanbul senin için ne ifade ediyor?
Yaşadığım veya seyahat ettiğim şehirlerle duygusal bağ kurarım ve benim için her biri farklı öneme sahip olur. Akyaka bu sektöre girdiğim ilk yer, benim için öncelikle bu nedenden ötürü her zaman çok kıymetli. Çeşme çocukluğum, gençliğimin ilk yılları; olmaktan en mutlu olduğum evim ve bu sektörde ilk kez kendimi tam anlamıyla gösterdiğim yer. İstanbul ise olgunluğum, öğretmenim ve şu an hayallerimi gerçek kıldığım yuvam.
İş dışında bir gününü nasıl geçiriyorsun? Hayata dair bir ütopyan var mı?
Duygularıyla yaşayan ve karar veren bir insanım. Bunun aksini yapmam gerektiğiyle ilgili çok baskı görüyor olsam da bu halimden çok memnunum. O nedenle iş dışındaki hayatımı, tüm duygularımı filtresiz paylaşabildiğim sevdiklerimle ve köpeğimle geçiriyorum. Her ne kadar iş dışı bir zamanda olsam da mutlaka kendimi yaptığım işle ilgili bir araştırma yaparken, okurken veya bir şeyler yazarken buluyorum. Ütopya konusuna gelirsek, insanlar arasında eşitlikçi ve barışçıl bir toplumsal düzenin olması sanırım en büyük ütopyam.
Röportaj: Ebubekir Elkatmış
Fotoğraf: Yağız Bingül
Fotoğraf Asistanı: Adem Hayır
Styling: Selman Savat
Saç & Makyaj: Onur Bayram
Commentaires