Türkiye’de medikal estetik kavramının yerleşmesi ve gelişmesinde öncü olan Dr. Ali Kerim Diler, estetikte amacın kusurları tamamen ortadan kaldırmak olmadığını vurguluyor. Aksine kusurlar olmadan güzelliğin de olamayacağını düşünen Diler’e göre en doğrusu sosyal dayatmaların dikte ettiği mükemmelin değil, “en iyi görünen ben”in peşine düşmek...
Türkiye’de “medikal estetik” kavramının gelişmesinde öncülük eden isimlerden birisiniz. Öncelikle bu kavramı biraz açabilir misiniz?
Medikal estetik, insan sağlığının bir parçası olan dış görünüşünün, dolayısıyla da psiko-fizik dengesinin sağlanmasında ameliyatsız yöntemlerin tercih edildiği yeni bir tıp dalıdır. Saç dökülmesinin önlenmesinden yüz gençleştirmeye, kırışıklık gidermeden cilt sıkılaştırmaya, leke ve iz tedavilerinden, hacimlendirme ve botoks uygulamalarına hatta zayıflama, selülit tedavisi ve istenmeyen tüylerden kurtulmaya kadar uzanan çok geniş bir alanı kapsar. Son 25 yılda, hem yumuşak dokuyu hacimlendiren, kırışıklık ve çizgileri dolduran materyaller bazında, hem de biyomedikal cihazlar alanında kullandığımız teknolojiler çok ilerledi. Ameliyatsız yöntemler, belki cerrahi gibi çoğu zaman radikal sonuçlar vermiyor. Fakat ufak dokunuşlarla hem hastanın kendini iyi hissetmesini hem de iyi gözükmesini sağlıyor. Diğer yandan da cerrahi müdahalelerdeki gibi yüksek maddi bedeller ödemek söz konusu olmuyor. Bir öğle arasında yaptırılan uygulamalarla dahi üç-beş sene önceki gibi görünmek mümkün oluyor. Medikal estetik multidisipliner bir alan. Dermatoloji, plastik cerrahi, endokrinoloji, jinekoloji, psikoloji ve hatta fizik tedavi dallarının bilimsel birikimlerini kullanıyor. Bazen karnında yağ olan bir hasta geliyor, ama asıl sorun postüründe, yani duruşunda oluyor. O zaman, “Pilates yap, yogayla meşgul ol ki kaslarını eğit ve kullanmayı öğren” diyoruz. Medikal estetik hekimi, tüm bunların koordinatörü olmalı aslında. Hastaya bakarak kendi çözümleyebileceklerini saptayarak, kimi zaman diğer dal uzmanlarından da destek almalı.
Sizin bu alana yönelme sebebiniz neydi?
Yıllar önce daha ilkokul öğrencisiyken bile ileride tıp fakültesine girip doktor olacağımı biliyordum. Liseye başlayınca da bu kararım değişmedi ve İtalyan Lisesi’nden sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne girdim. Fakültede öğrenciyken, bu yola aslında insanları daha mutlu etmek için çıktığımın farkındaydım. Yeniliklere açık, araştırmacı ve meraklı kişiliğim sayesinde o dönemlerde Türkiye’de pek bilinmeyen medikal estetik dalıyla tanıştım. İtalyan okulunun sanatsal eğitimi, teknolojiye olan ilgim ve insana dokunma arzusunun harmanlandığı bir daldı esas istediğim. Doğru bildiğim yolu takip ettim ve bu yol beni, o dönem Avrupa’nın ilk ve tek medikal estetik okulu olan Agora Milano Estetik Okulu’na kadar taşıdı. Orada alanın en iyilerinin öğrencisi olma ve çalışma şansı buldum. Halen her yıl düzenlenen Uluslararası Milano Medikal Estetik Tıp Kongresi’nin bilim kurulu üyeliğini sürdürüyorum.
Aslında insanların kendileriyle ilgili memnun olmadığı, kusur gibi gördüğü bazı detayları ortadan kaldırıyorsunuz diyebilir miyiz? Burada sizce insanları motive eden temel dürtü ne? Kusursuzluk çabası bunun bir parçası mı?
Öncelikle şunun altını çizeyim, hayattaki en önemli şey nasıl göründüğünüz değildir. Size kusursuz olmanız gerektiğini hissettirenler; yani mükemmel bir vücudunuz, saçınız, burnunuz ve dudaklarınızın olması gerektiğini söyleyenler, aslında size bir şeyler satmak isteyenlerdir. Özellikle sosyal medya ve dayattığı kusursuz görünme, güzel olma fikri, bir gün mutlu olacağını düşünen bireyleri ortaya çıkarır. Filtreler aracılığıyla ona makyaj yapar, sanal podyumlarda dolaştırır, kendini gösterebilme tutkusunu yaşatır ve buna kolayca ulaşabileceğine inandırır. Estetikte amaç kusurları tamamen ortadan kaldırmak olmamalıdır. Ben hastalarıma her zaman onları yaşlarının en iyisi gösterecek uygulamaları yapmayı hedeflerim. Kusurlar olmadan güzellik de olmaz aslında. Size kusur gibi görünen, gerçekte asıl güzelliğiniz olabilir. Ben hokka gibi burun, sütun gibi bacaklar, sırma saçlar ve yay gibi kaşları olursa kusursuz olacağını düşünen hastalarıma daima, herkesin güzelliğinin kendine has detaylarında saklı olduğunu anlatmaya çalışır, öncelikle ve sadece var olanı korumayı öneririm.
Herkesin birbirine benzemeye çalıştığı günümüzde özgünlüğün de ortadan kalktığını söyleyebilir miyiz?
Estetik, “doğayı taklit etme sanatı” olarak tanımlanıyor. İşimi yaparken, çeyrek asırlık tıp doktorluğu bilgi ve tecrübemi, sanata olan ilgimle harmanlamaya çalışıyorum. Sanatsever bir ailede büyüdüm, sanata olan ilgim İtalyan Lisesi sıralarında aldığım eğitimle daha da pekişti ve gelişti. Hastalarım bana ilk geldiklerinde estetik beklentilerini dinlerim ve daha en başta şunu söylerim: “Senin isteklerinle örtüştürmeye çalışırım ama son sözü her zaman ben söylerim.” Bunu yapmaktaki amacım, abartıya kaçmadan, kişinin doğal görüntüsü ile uyumlu, güzelliğini, gençliğini ve tazeliğini uzun süre koruyabilmesini sağlayacak tedaviler sunmaktır. Yani kısacası benden istenenleri aşırı bulduğumda hastama bunu yapmayacağımı en baştan söylerim ve ikimizi de memnun edecek orta yolu bulmaya çabalarım. Tabii arada ikna edemediklerim ve psikiyatra yönlendirdiğim hastalar da oluyor. Medikal estetikte, tanımında da belirttiğim gibi, psikofizik dengenin sağlanması temel amaçtır.
Güzellik anlayışı hep kusursuzluğu yüceltmek üzerine. Altın oran gibi genel geçer güzellik kavramları olsa da kusursuzluğu hedeflemek ne kadar gerçekçi?
Kusursuzluk bir amaç olmamalı; insan öncelikle kendi potansiyeline inanmalı. Kırışan göz kenarları, yıllara karşı koyamayan beden aslında bizi biz yapan detaylardır. Bizi eşsiz yapan da aslında tüm bu kusurlarımızdır. Önerim, tabii bu ne kadar mümkün olabilir bilmiyorum, ama sosyal dayatmalardan etkilenmeden “en iyi görünen siz” gibi olabilecek bir güzellik hedeflemenizdir.
Son dönemlerin en öne çıkan estetik ve güzellik trendleri neler?
İnce V şeklinde bir yüz, belirgin çene ve elmacık kemikleri, hafif çekik badem gözler, küçük ve kusursuz görünen burunlar, kalkık ve belirgin kaşlar ve tabii ki olmazsa olmaz hacimli dudaklar çok moda. Ancak ben bu trendlerden hiç hoşlanmıyorum. Uygulamalar anlamındaki trendler ise, yağları dondurarak vücuttan uzaklaştırmayı hedefleyen soğuk lipoliz; kasları şekillendiren, güçlendiren elektromanyetik stimülasyon uygulamaları, odaklanmış ses dalgaları
uygulamalarının yeni versiyonları, kök hücreyle rejenerasyon tedavileri diyebiliriz. Bu anlamda ben 2022 yılını “rejenerasyon yılı” ilan ediyorum.
Gen-Z kuşağının diğer jenerasyonlardan farklı olarak tercih ettiği estetik müdahaleler var mı? En popüler olan uygulamalar hangileri?
Z kuşağı en başta kusursuz bir ten arzuluyor. İlk olarak yüzlerindeki akne izlerinden ve diğer pürüzlerden kurtulmayı hedefliyorlar. Yine, yeni nesil tarafından en çok tercih edilenlerin başında dudakları şekillendirmek geliyor. Sadece dolgun değil hatları da belirgin dudaklar istiyorlar. Ünlülerin fotoğraflarında gördükleri gibi, kalkık kaşlar, iri badem gözler, çıkık elmacık kemikleri ve üçgen bir yüz tercih ediyorlar. Biz de her bölge için özel olarak geliştirilmiş hacimlendiricilerle ve toksinlerle arzu edileni demeyeyim, ama olabilecek olanı sunmaya çalışıyoruz.
Yaratabilmek için insanın özgür ruhlu olması gerekir. Bugüne kadar birçok insanı baştan yarattığınızı düşünürsek özgür ruhlu olduğunuzu söyleyebilir miyiz?
Yaratmak demeyelim de yaptığımız işe; hayal etmek, tasarlamak ve hayata geçirmek diyelim. Yani, yaptığım işin özgür ruhlu olmaktan daha çok sanatçı bakışına sahip olmayı gerektirdiğini düşünüyorum. Ressam için tuvali, heykeltıraş için çamuru veya mermeri ne ise, benim için de insan yüzü ve bedeni aynı şeyi ifade ediyor. Aradaki fark şu; karşımda boş bir tuval veya şekilsiz bir çamur öbeği değil; yaşı belli, sosyal statüsü ve rolünü oluşturmuş bir birey var. Onun rolüne, konumuna, işine, sosyal çevresine ve en önemlisi karakterine uygun bir yaklaşım gerekiyor. Nasıl yaparsam daha az yorgun, daha az üzgün, daha az sarkık, daha az kızgın gösterip, ne yaparsam daha genç, daha cazibeli, daha kadınsı veya erkeksi ya da daha ince veya geniş gözükmesini sağlayabilirim sorunsalını çözmek gerekiyor.
Kendinizi en son ne zaman tam olarak özgür hissettiniz?
Sağlıklıysam ve sokakta özgürce yürüyüp nefes alabiliyorsam özgürümdür. Bunu yapabildiğim ve dilediğimce severek yaptığım bir işte çalışıyorsam özgür hissederim.
Comments