Her koleksiyonuyla ayrı bir hikâye anlatan Generation78’in kurucusu Mustafa Oral Ünlü tasarımlarıyla, “herkesin her şeyi giyebileceği bir dünyanın mümkün olduğunu” anlatıyor. Ünlü, kendisi olmaktan ve cesur kararlar almaktan korkmayan başarılı oyucu Nilperi Şahinkaya’yla bir araya geldi ve ikili İstanbul sokaklarında retro bir yolculuğa çıktı.
Nilperi Şahinkaya
Afrika’da doğdunuz ve çocukluğunuzdan bu yana farklı ülkelerde yaşadınız. Farklı kültürleri tanımanın kişisel ve kariyer yolculuğunuzda size nasıl katkıları oldu?
Farklı kültürler tanıdıkça; farklı bakış açıları, farklı insan yapıları, farklı değer ve normlar keşfetmiş oldum. Bunun oyunculuk yelpazemi genişlettiğini düşünüyorum. Karakterlerin itki ve motivasyonlarını hızla bulabiliyorum. Bana esneklik katıyor. Karakter kafamda rahatlıkla şekilleniyor. Kişisel yolculuğumdaysa, “insan sarrafı” olmamı sağladı, böylece daha rahat iletişim kuruyorum.
Farklı ülkelerde yaşamış olmanın sizi daha cesur yaptığını söylüyorsunuz. Kendinizi cesur biri olarak tanımlar mısınız? Bugüne kadar verdiğiniz en cesur karar hangisiydi?
Eskisi kadar cesur olduğumu söyleyemem ama bir şeye kafayı taktıysam onu oldurtmak için elimden geleni yapacak cesarete hala sahibim. Yaş alıp hayal kırıklığı biriktirdikçe daha çekimser hale geldiğimizi düşünüyorum. Ama zaten gerçekten cesur olanlar tam bu noktada ayrışıyor. Yola devam edebilme gücünü bir şekilde bulmak lazım. İşimi iştahla yapmak en büyük cesaret kaynağım. Verdiğim en cesur karar da oyuncu olmayı seçmekmiş. Gelecek garantisi olan başka meslek seçeneklerim vardı ama oyuncu olabileceğime ve bu şekilde kendime yetebileceğime inandım, bu zaten olabilecek en büyük cesaret.
Farklı kariyer seçeneklerinden oyunculuğu seçtiniz. Sizi bu yolculuğa çeken ne oldu?
Küçükken izlediğim bir müzikaldeki rengarenk atmosferi görünce, o dünyada yasamak istediğime karar verip bir daha bu seçimimi sorgulamadım. Dekordan kostümlere kadar her şey rengarenkti. Bu beni büyüledi. Sonrasında, gittiğim okullarda tiyatro atölyelerine katılıp başarı kazandım ve kendime güvenim arttı. Sanırım insan bir karar verip hiç sorgulamadan arkasında durursa o iş oluyor. Şüpheye düştüğüm bir an olsaydı oyuncu olmazdım.
Bugüne dek pek çok farklı karaktere hayat verdiniz. Bunlar arasında bir oyuncu olarak sizi en çok zorlayan ve/veya tatmin eden hangisiydi?
Kötücül kadınları canlandırmak zor. Bu tarz rollerin sahnelerini okurken ben de sinirleniyorum. Sebep bulmak daha zor oluyor. Bu roller için, hepimizin bildiği hırs, tatminsizlik ve çaresizlik duygularına odaklanıyorum. Kendimde o tarafları deşmek kolay olmuyor. En çok tatmin eden rolüm Seyyal oldu; vurdumduymaz oluşu bana da iyi geldi. Rezil olma korkusu yok hatta hiçbir korkusu yok bu yüzden çok sevildi.
Kariyerinize dair en büyük hayaliniz nedir? Şu sıralar sizi heyecanlandıran projeler var mı?
En büyük hayalim, her zaman bir sonraki rolümün diğerlerinden daha heyecan verici olması. Tiyatro dizi veya film olarak ayırmıyorum; tek önemli olan şey rol. Beni heyecanlandıran bir tiyatro oyunu için konuşuyoruz. Daha görüşme aşamasındayız. Absürt bir komedi.
Modayla ilgili misinizdir? Gündelik hayatınızda nasıl giyinmeyi seversiniz? Kişisel tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Modayı takip ederim, çok da önem veririm. Çağ olarak nereye evriliyorsak moda da bu evrime destek oluyor. Dünya gelişirken “demode” olmamızı engelliyor. Ayrıca, moda sayesinde, sosyal ortamlarda kendimizi en iyi şekilde ortaya koyuyoruz. Bu çok önemli bence. Ben de kendimi o gün nasıl hissetmek istiyorsamo karaktere göre giyiniyorum. Oyunculukta kostümler karakteri tanımlamak için büyük önem taşır. Tek bakışta nasıl biri olduğunu yansıtır. Günlük hayatta da aynısını yapıyorum.
Mustafa Oral Ünlü
Tasarım yolculuğunuz nasıl başladı? Kendinizi ve yeteneklerinizi ilk olarak nasıl keşfettiniz?
Tasarım yolculuğuma, Endüstri Ürünleri Tasarımı eğitimi alarak başladım ve 2010 yılından beri moda sektöründe aktif olarak yer alıyorum. Ürün tasarımı ve moda tasarımı arasında çok yakın, ancak bir o kadar da farklı bağlar bulunuyor. Ben modayı bir ürün tasarımcısı olarak ele alıyor ve bir tür ütopya oluşturuyorum.
GENERATION78 markasını 70’lerden ilham alarak yarattınız. Tasarım felsefenizden bahseder misiniz?
Tasarım benim için, ideale duyduğum özlemin somut bir yansıması ve bu süreçte sürekli olarak yeni bir arayış içindeyim. Generation78 olarak, her koleksiyonumuzu bir hikâyeye dayandırıyoruz. Giysiler, bireyler için sessiz birer hikâye anlatıcısı çünkü bana göre. Generation78 ile, kişilere kendini özgürce ifade edebilme ve kendilerini nasıl görmek istiyorlarsa o şekilde hissedebilme gücünü vermeyi amaçlıyoruz. Bu özgürlük ve özgüven duygusu, tasarım felsefemin temelini oluşturuyor.
Yaratım sürecinde en çok nelerden ilham alırsınız?
Generation78, geleneksel dikotomilere meydan okuyarak, sınırsız çeşitliliği kucaklamayı ele alan bir tavırla yaratıldı. “Biri ya da diğeri” kavramının muhafazakarlığına karşı; “Hem biri, hem diğeri” kavramının kapsayıcılığı ve sonsuz ihtimalleri markanın manifestolarından. 70’lerin Bo-Bo (Bohem Burjuva) akımı, geleneksel fikirlere karşı çıkan tavrı ve özellikle moda alanında her şeyin mümkün olabileceğini göstermesiyle ilham aldığımızve aynı zamanda yaşatmaya da devam ettirdiğimiz bir çağ bizim için. 70’ler sonu ve 80’ler başı döneminin süperstarlarından, gece hayatından ve sanat akımlarından ilham aldığımız kadar, dönemin aktivist hareketleri de Generation78’e ilham oldu. Generation78, doğuştan atanmış cinsiyetin kıyafet seçimlerinde sınırlayıcı bir unsur olmaması gerektiğini savunan bir marka. Bu noktada bedensel ve cinsiyetçi sınırların baskıcı dayatmasına karşın, ruhun sınırsızlığını irdelediğimiz bir tavır içerisindeyiz.
Generation78 için kıyafet, cinsiyetin ötesinde ruhun yansıttıklarıyla alakalı. Biçim ve formun cazibesi ne kadar önemliyse, o cazibenin ardında olması gereken ruhun derinliği de o kadar önemli bizim için. Bu noktada siluetlerimiz, cinsiyetçi giyim öğeleri arasında bilinçli çapraz geçişler yaratıyor. Koleksiyonlarımızdaki ürünler için atanmış bir cinsiyet kalıbı mevcut değil. Herkesin her şeyi giyebileceği bir dünyanın mümkün olduğunu anlatıyoruz.
Koleksiyonlarınızda eskiyle yeniyi bütünleştiren parçalar öne çıkıyor. Eski trend/ akımlardan ilham alırken yeni ve güncel kalmayı nasıl başarıyorsunuz?
Eski ve yeni, şimdinin gücüyle birleşirse anlamlı oluyor benim için. Güncel kalmak şimdinin gücüyle mümkün sadece...
Yeni bir marka yaratmak ve piyasaya sürmek cesaret gerektiren bir atılım... Başarıya giden yolda cesareti nereye konumlandırıyorsunuz? Kendinizi cesur biri olarak tanımlar mısınız?
Cesaret benim için; önce korkmak, sonra o korkuyla yüzleşmek, o korkuyu en derin noktasına kadar hissetmek, sonra da korkudan korkmamayı öğrenerek kazanılan bir kavram. Cüretkarlığınbir sonraki durağı. Bunu söylemem cesaretten mi cürettenmi kaynaklı bilmiyorum ancak, her şeyin birbirinden farklı ve değişken olması gerektiğini savunan biriyim. “Kendimizi var etme biçimimiz” özgürleştikçe daha cesur oluyoruz. Aslında ne kadar özgürsek, o kadar cesuruz diyebilirim.
GENERATION78 manifestosunda modanın sonsuz olasılıklarına ve giyimin bir başkaldırı ve kendini ifade aracı olmasınavurgu yapıyorsunuz. Bu bağlamda modanın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Gelecek; hem sonsuzluğu, hem bilinmezliği temsil eden bir kavram. Sonsuz ihtimallerin bilinmezlikleri bu açıdan markama yön gösteriyor. Generation78, “Her şey mümkündür” diyen bir marka. Sürekli yeniyi arayan, değişen ve bu değişimin içinde biricik olan her şeyin kalıcı olacağını düşünüyorum. Doğuştan atanmış cinsiyet kalıplarının moda endüstrisinde yavaş yavaş silikleştiğini görüyoruz. Bu tavrın artarak çoğaldığı bir gelecek görmek arzum.
Sizce günümüzde insanların bir markayı sevip takip etmesinin sırrı nedir?
Yaratılan ruh... Markanın ruhu, birileri onu giydiğinde beden buluyor benim için. Ve sevgi bedenle bütünleştiği zaman anlam kazanıyor.
Comments