Genç kuşağın en yetenekli oyuncularından Can Bartu Arslan, hem mesleğindeki başarıları hem de ağırbaşlı ve olgun duruşuyla dikkat çekiyor. Son olarak “Yurt” filmindeki başarılı performansıyla adından söz ettiren Arslan’la hayatı, oyunculuğu ve cesareti konuştuk.
Yanagihara “Değersiz Bir Hayat” kitabında, “Oyunculuk denen şey tam da başkalarının ne düşündüğüne takılmaktı” diyor. Kişisel hayatınızda insanların sizin hakkınızda ne düşündüğünü önemser misiniz?
Kendimle ilgili olan kısımlardan ziyade, bireylerin hayata karşı olan düşüncelerini önemsiyorum. Büyüdükçe karmaşıklaşan bizlerin, yüklediğimiz en yalın anlamlarına veya en dağınık kalan taraflarına bakıp, onlara akıl yorup ve bir süzgeçten geçirdikten sonra mesleğimde uygulamayı ve deneyimleyebilmeyi önemsiyorum.
Oyunculuğa çok genç yaşta başladınız. İçinde bulunduğumuz zamanda görünür olmak geçmişe kıyasla belki daha kolay ama bunu sürdürebiliyor olmak gerçek bir başarı. Sizi oyunculuk için cesaretlendiren ve kariyerinizi başlatan şey neydi?
Kariyer adımlarıma vesile olmuş olan kişi, ilkokul öğretmenim Billur Dinçer. O dönemdeki okul müdürümüzün arkadaşı olan bir reklam casting direktörü, yedi yaşlarındaki beni, tipolojik olarak beğendiğini ve ailem ile iletişime geçmek istediğini söylemişti. Kendisinin ailemi ikna etme sürecinde oldukça önemli bir payı olduğu gibi üzerimdeki emeği de oldukça fazladır. Aileme bir rehber, bana ise bir ışık olduğu için kendisine teşekkürü her zaman borç bilirim.
Dizi ve sinema her ne kadar sektörel olarak aynı endüstriyi beslese de izleyiciyle oyuncunun kurduğu ilişkide ciddi farklılıklar gözlemleniyor. Nehir Tuna’nın ilk uzun metraj filmi “Yurt” ile 80. Venedik Film Festivali’ndeydiniz. Siz seyirciyle nasıl bir etkileşim içerisinde olduğunuzu düşünüyorsunuz? Dizi ve sinema nasıl deneyimler kazandırdı?
Mevlâna der ki, “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.” Yaşamımız boyunca belirli hedeflere ulaşmaya veya başarmaya odaklı oluruz. “Yurt” filminde, Nehir Tuna ve karakterler hedeflerini seyirciye aktarmayı başarabildiğinde, Venedik seyircisiyle paylaştığımız duyguların benzerliği, bizi karşılıklı olarak daha önce tatmadığımız duygusal bir hazzın içine sürükledi. Kazanılan bu deneyim ise çantamıza astığımız güzel bir rozet olmuş oldu. Diziler, sinemayla karşılaştırıldığında, izleyici deneyimini tam anlamıyla tatmin etme konusunda bazen yetersiz kalabilir. Paylaştığımız duygusal bağların daha yüzeysel olduğu, özellikle ulusal kanallarda yayınlanan dizilerde, senaryo ve oyunculuk alanlarında daha fazla derinlik gerektiği sürekli bir gerçeklik halini almıştır. Sinema, kısa süre içinde yoğun bir hikâye anlatma yeteneğiyle öne çıkarken, diziler daha uzun bir yolculuğa davet ediyor, ancak bu yolculuklarda daha fazla derinlik arayışımızda seyirci olarak bazen eksikliklerle karşılaşıyoruz.
Neler izlemekten hoşlanır, nasıl bir rol gelse asla reddetmem dersiniz?
Uzak Doğu animasyonları; dikkatimi, heyecanımı ve keyfimi katlayan detaylarla dolu olduğu için çoğunlukla vaktimi burada harcıyorum. Bunun haricinde ise kendimi kısıtladığım bir kategorim yok. Bütün her şeye açık bir taraftayım. Detaylarla işlenmesi mümkün, oynarken sınırlarımı zorlamama neden olabilecek işler... Rahatlık faktörünün dışına çıkıp onun beni, benim de onu aradığım bir karakteri asla reddetmezdim.
Oyunculuk sıradan bir şans ile kurulabilen bir kariyer değil. Uzun çalışma saatlerinin yanı sıra duygusal olarak da yorucu bir iş. Yüksek bir tempoda hiç bozulmayacak bir dikkat istiyor. Yorulduğunuz oluyor mu yoksa asla pes etmem diyor musunuz?
Ulusal yayında dizilerin uzun sürelerle yayınlanması sebebiyle oldukça yorucu ve yoğun set günleri geçirebiliyoruz. Günün sonunda pes etmek gibi bir tercih yapma düşüncesi her zaman mümkün olsa da kendi karakterim gereği bu noktada pes etmek gibi bir seçeneği kendime sunmayı tercih etmiyorum.
Oyunculuk elbette eğitimle ilgili olsa da geleneksel olarak usta çıraklığın da büyük katkısının sağlandığı bir iş. Böyle bir ilişki kurma şansınız oldu mu?
Küçük yaştan itibaren farklı işlerin içinde birçok usta isimle çalışma fırsatım oldu. Alaylı bir başlangıçla hayatıma adım atmış olabilirim. Ancak bu serüvende edindiğim bilgiler ve birlikte çalıştığım ustalar, beni hem şekillendiren hem de kendi potansiyelimi daha iyi kullanabilme konusunda yönlendiren önemli rehberlerim oldu. Üstüne üstlük, bu yolculukta aldığım konservatuvar eğitiminin, edindiğim bilgi ve deneyimleri daha da derinleştirme fırsatı sunarak gelecekteki başarılarımı inşa etme yolunda beni desteklemeye devam edeceğine inanıyorum.
Modayı takip eder misiniz? Kişisel stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Derinlemesine olmasa da ederim. İçinde rahat hissettiğim her şeyi giyebilirim. Kendi tarzımı da seviyorum.
Cesaret sizce en çok neyle ilgili?
Richard Adams bir romanında der ki: “Tavşan korktuğu için değil, kaçtığı için korkar.” Cesaret, kaçmadan yaşayabilmekle ilgilidir. Çünkü gerçek yaşam, zorlukları aşma iradesiyle şekillenir.
Comments