NASA’ya ait Jet Propulsion Laboratory (JPL)’de derin uzay iletişimi ve astrofizik alanlarında araştırmacı olarak çalışan Umut Yıldız’la küçük yaşlarda balkonundan yıldızları izleyerek başlayan ve NASA’ya uzanan kariyer yolculuğunu konuştuk.

Çok küçük yaşta bilime merak duymaya başladığınızı biliyoruz. Eğitim hayatınızı Türkiye’de sürdürürken bu yolculuğun NASA’ya ulaşacağını düşünüyor muydunuz? Bugün hâlâ uzay- astronomi konusunda yeterli kaynağın ayrılmadığı ülkemizde kariyerinizi şekillendiren en cesur karar hangisiydi?
Bilime ve uzaya olan merakım çocuk yaşlarda başlamış olsa da bunun NASA’da devam edebileceğini o zamanlar hiç tahmin edemezdim tabii ki. Ortaokul ve lise zamanlarımda Çanakkale’deydim ve merkez kütüphaneye halka açık internet geldiğini öğrendiğimde bir saatlik zaman alıp hemen NASA’nın web sitesine girmek istediğimi hatırlıyorum. O sıralar kariyerimi şekillendiren cesur kararlardan biri, hayatımda hiçbir fizikçi veya astronom görmemiş olmama rağmen inatla bu mesleği yapmak istemem olabilir. Malum internet kısıtlı olduğu için bugünkü gibi dünyanın herhangi bir yerindeki fizikçi veya astronoma ulaşabileceğimi, bunun hayatımı idame ettirebileceğim bir meslek olabileceğini bilmiyordum. Sadece uzay hakkında okumayı ve gökyüzünü araştırmayı çok seviyordum. Üniversiteye başlamadan astronomi ve uzayla ilgili neredeyse basılmış bütün kitapları okumuştum ve evimin balkonundan görülebilen bütün yıldızları ezberlemiştim. Çevrem buna destek vermese de
uzayda bir gelecek hayal etmiştim ve bunun için çalıştım, hala da çalışıyorum.
Bilim insanlarının genelde bilgiyi aktarma konusunda belirli yöntemleri vardır. Sizin ise bunlardan farklı bir yöntemi takip ettiğinizi söyleyebiliriz. Eğlenceli anlatım ve paylaşımlarınızın toplumun bilimsel farkındalığını artırmadaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Herkesin hayata bir bakışı var ve bunu ne kadar ciddiye aldığınızla ilgili olarak reaksiyon veriyorsunuz, ben de özellikle sosyal medyada bilim anlatırken eğlenceli olmayı seviyorum. Çünkü bilimsel keşiflerin bilimi meslek olarak yapmayan insanlar arasında da konuşulmasını, dolayısıyla bilimin popülerleşmesini çok önemli görüyorum. Bilimi ilerleten kurumlar olan üniversiteler ve araştırma merkezleri halkın vergileriyle ayakta duruyor ve halkın vergisinin nereye gittiğini bilmesi bence çok önemli. Halk ne kadar bilimle haşır neşir olursa bilime ayrılan bütçeler daha da artar ve ülkede bilim daha da gelişir. Bilim geliştikçe de halkın refah seviyesi artar. Bilimi aslında zengin ülkeler yapmaz. Bu döngü gibi bir şey; bilimde gelişen ülkeler zengin olur, zengin oldukça daha çok bilim yapar, bilim yaptıkça daha da zengin olur, daha zengin oldukça daha pahalı bilim yapar.

İnsanlığın Dünya dışında yeni bir yaşam kurabileceğine inanıyor musunuz? Eğer kurulabilirse bu yaşam bugünkü şekliyle mi devam edecek yoksa insan da yeni bir forma mı evrilecek?
Dünya dışında yeni bir yaşam kurulabileceğine inanıyorum ama bunu insanlık mı yapacak yoksa bizden sonraki daha akıllı sibernetik organizmaların nesli mi yapacak, ondan emin değilim. Bizim şu anda en büyük hedeflerimizden biri Ay’da kalıcı istasyon kurup araştırmacıların buraya sürekli gidip gelmelerini sağlamak ve Mars’a ilk insanı götürüp getirmek. Sanırım bunları bizim yaşam dönemimiz içinde görebileceğiz. Ama başka bir gezegende Dünya’daki gibi şehirler kurup medeniyet inşa etmek ancak bizim torunlarımızın torunlarının görebileceği bir şey olabilir. Dünya 4,6 milyar yıldır var; homo sapiens olan bizlerse sadece son 200 bin yıldır varız. Bize kadar nice farklı türler geldi ve geçti. Hatta türlerin %99’u yok oldu. Biz diğer canlı türlerinden farklı olarak zekâyı geliştirdiğimiz için kendimizi özel hissediyoruz ama büyük ihtimalle bir zaman sonra biz de yok olacağız ve yerimizi daha akıllı başka türde bir zekâya bırakacağız. Başka canlılara bırakacağız diyemedim, çünkü bence evrende bir kez zekâ oluştu mu, bir daha yok olmayacak, bir şekilde nesiller boyu devam etmesini bilecek.
Astrofizik konusunda atmamız gereken en cesur adım hangisi?
Astrofizikte iki büyük sorumuz var. Birisi Dünya dışı yaşam ya da Dünya dışı akıllı yaşam var mı? Diğeri de; evren ve evrendeki cisimler nasıl meydana geldi ve bunun hem zamansal olarak sonu ne zaman hem de mekan olarak sonu var mı? Bu soruları cevaplamak için astrofizikçiler bilimin bütün metotlarını korkusuzca kullanıyor ve geçmiş ön kabulleri tamamen zorlayarak yeni keşifler yapılmasını sağlıyorlar. Örneğin 1920’de evrende sadece tek bir galaksi mi yoksa binlerce galaksi mi olduğu tartışılırken bugün 400 milyardan fazla galaksi olduğunu ve her bir galakside milyarlarca yıldız ve trilyonlarca gezegen olduğunu biliyoruz. Soruları korkusuzca cevaplamak için dünyanın en büyük teleskoplarını inşa ediyoruz ve aldığımız her cevap hem başka soruların ortaya çıkmasına vesile oluyor hem de daha önceki bazı kabullerimizin yanlış olduğunu gösteriyor. Bilimin en güzel tarafı da bu. Bugün bir şeye doğru diyebiliriz ama yeni veriler geldiğinde o fikirden hemen vazgeçip kendimizi güncelleyebiliriz.
Uzay keşiflerinin geleceği hakkında ne aşamadayız? Yakın zamanda beklediğimiz büyük bir keşif var mı?
Perseverance adlı jip büyüklüğünde bir laboratuvarı Mars’a gönderdik ve eskiden göl olduğunu bildiğimiz bir yere indirdik. Beklentimiz belki eskiden su olan yerde yaşama dair bir ize rastlamaktı ama iki buçuk senedir herhangi bir veriye ulaşamadık. Bunun yanında çok daha farklı bir taraftan James Webb Uzay Teleskobu evrendeki galaksilerin neredeyse evren oluşur oluşmaz ortaya çıktığını buldu. Evrenin başlangıcı ile ilgili bildiklerimizi kökünden değiştirebilir. Heyecanlı zamanlar bunlar.
Kommentare