Geçtiğimiz yıl sinema salonları "All of Us Strangers" ile yıkılırken; bir genel bir yerel seçim atlatan ülkemiz için LGBTQ+ hakları hala konuşulmaktan oldukça uzak.
Bu mücadelenin savaşçıları için onur ayı devam ederken; kimlik, keşif ve yeniden doğmak üzerine dört önemli filmden mutlaka bahsedilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Blue Jean
Toplumun kendi varlığını çocuklar için bir tehdit olarak gördüğüne dair hatırlatmalarla çevrili olan Jean, lezbiyen bir beden eğitimi öğretmenidir.
1988 İngilteresi'nde Margaret Thatcher hükümetinin, eşcinselliği okul gibi kamusal alanlarda yasakladığını duyurmasının ardından ikili bir hayat yaşamaya başlar.
Jean'in hiçbirinde tam anlamıyla kendisi olamayacağı birden fazla dünyada yaşamanın ne kadar derin yaralar aldığını gösteren Georgia Oakley, bu ilk uzun metrajlı filminde insanların başkalarını ne kadar hızla ve kolaylıkla şeytanlaştırdığına dair başarılı bir toplumsal dramı aktarıyor.
Woman Of...
Polonyalı yönetmenler Małgorzata Szumowska ve Michał Englert'in son filmi Woman of…, 45 yıla yayılan bir dönüşümün draması. Baskıcı bir ortamda kimliğini oluşturmak için mücadele ede trans bir kadının bu portresi, aynı zamanda Polonya'nın komünist yıllarından çıkıp 21. yüzyıla girerken yaşadığı dönüşümün izini sürüyor.
Ponyboi
Esteban Arango'nun “Ponyboi”si gösterişli bir görsel şölen. Türleri birleştiren bu LGBTQ+ filminin tarzı ve havası, şaşırtıcı derecede sert seks sahneleri ve New Jersey'in göbeğinde son derece yoğun bir yolculuk içeriyor.
Bu aksiyonun altında kendini keşfetme, kimlik, kabullenme ve kurtuluşa dair samimi bir hikaye aktaran film interseksüel seks işçisi Ponyboi'nin ters giden bir uyuşturucu anlaşmasına karışmasının ardından rahatsız edici geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalmasını anlatıyor
.
Of an Age
Bazı gençler için büyümek, öne çıkmaya ve fark edilmeye çalışmakla ilgilidir. Bazıları için ise mesele saklanmaya çalışmaktır.
Comments