top of page

Arınma

“Yürüme, dünyada olmak kadar dünyayı yaratmanın da yöntemlerinden biridir.”

Rebecca Solnit


“Kalk” derdi kadın. “Okul vakti.” Önce kendini yıkardı. Sonra çocuğu yıkardı.

Günü arınarak kapatmak ve arınarak açmak, çocukluğundan kalmaydı çocuğun.

Kapanan gecelerin ardından sulara dalmak, insanın kaçtıklarından arınması mıydı? Yeniden doğuşu mu?

Bu yüzden mi her sabah kendilerini suya bırakırdı anneyle çocuk?

Geceden kalma koca sesi, sabaha yansıyan baba sesi.

Dünya hegemonyasını, şaklayan bir kırbaç gibi yaran ah o suyun sesi.

Şişşşşşşşşşş… şırrrrrrrrrrr… sesi keser miydi?


Gustav Klimt'in 1905 tarihli "Die drei Lebensalter" (Kadının Üç Çağı) tablosundan detay.

Bir de yıkanırken türkü söylerdi kadın, “Dert bir değil elvan elvan”... Bazı türküler de sözü keserdi. “Hayır dertlerini değil renklerini anlat” derdi çocuk içinden. Keserdi. Türkü izin vermez, dert izin vermezdi. Dertlerin olduğu evlerde renkler de solgun olurdu bilirdi.

“Ailenin içindeki yangınlar değil, o yangından tüten duman facia sayılırdı” bilirdi.

Rahim ağzı yara tutmuştu annesinin onu doğururken, bilirdi.

Babasının bu yarayı her gün kanattığını, yeniden doğurmadan birbirlerini bu yaranın iyileşmeyeceğini bilirdi.


Henüz doğmamış kadınların doğurdukları çocukların yarası anne yazgısıydı bilirdi.

Yeniden doğmaları gerekirdi bilirdi.

Nehirlere parmak çalsa lava dönerdi bilirdi.

Suya ses çıkarsa su çürürdü bilirdi.


“Hadi kalk” dedi çocuk. “Hadi kalk, hayat vakti”...


“Dünyanın kötü bir yer olduğunu kavra ama bayılma. Yola çık. Ardında bıraktığın yıkıntılar sana iyi gelecek. Arınacaksın. Hayat kıpırtısı, hayal kıpırtısı. Suya dal, hayata dal ama boğulma. “Çünkü boğulsan kimin umurunda? Batsan kimin umurunda?” Biziz işte birbirimizin umurunda. Aynı erkin yazgısı da birbirimizi doğuracağımız can parçası, ruh parçası, hayat parçası.

Geceyi unut, gecenin sabahını unut, yeniden doğur kendini. Çünkü insan eylemleriyle kendini kurar ve yeniden doğurur kendini.”

“Yola çıkalım” dedi çocuk.

Anne çocuğu doğurdu, çocuk anneyi. Her doğuş birbirine gebe.

Önce adımladılar, sora yürüdüler.

“Şişşşşttt!” dedi çocuk. “Suyu dinle.”

“Hadi yoldan çıkalım” dedi.


“Yataktan çıkalım, evden çıkalım, okuldan çıkalım.

Yataktan kaçalım, evden kaçalım, okuldan kaçalım.

Kocadan kaçalım, babadan kaçalım, hocadan kaçalım. Yeniden doğuralım birbirimizi.”


Yürüdüler…

bottom of page