Kapak olduğu “Kusursuzluk” temalı beşinci sayımızın ardından Cansu Dere ile tekrar bir araya geldik. Atelier Rebul’ün marka yüzü olan ve bu yıl hem yılbaşı hem ikonik İstanbul hem de Yeni İstanbul Bosphorus koleksiyonu için kamera karşısına geçen Dere ile İstanbul’u ve şehirle kurduğu ilişkiyi konuştuk.
Bu yıl seninle beraber İstanbul’un birçok noktasında bulunduk ama en güzeli İstanbul Boğazı’nın yanı başında olmaktı. Senin için İstanbul ne ifade ediyor? Şehirle aran nasıl?
Ben de şimdilik tam o vazgeçemeyenlerdenim galiba. Ama son yıllarda arama bir mesafe de girmedi değil. Şehrin hızını seven bir insanım. Buna ihtiyaç duyuyorum. O hızın içinde kendi sakinliğimi kurmak ama dışarıda da fütursuzca akan bir hayatın olduğunu hissetmek hoşuma gidiyor.
Aynı zamanda şehirlerin geçmişle geleceği buluşturan iletişim kanallarından biri olduğunu düşünüyorum. Beni besleyecek, geliştirecek ve zaman zaman da ürkütecek kadar renkli olmalı yaşadığım şehir. İstanbul da tam böyle bir yer benim için. Çalışkan ve dinç olmamı, zamana ayak uydurabilmemi sağlıyor. Aramıza bir mesafe girmiş olsa da hala İstanbul’u ve İstanbul’da yaşamayı seviyorum. Küçük şehirlerde uzun zaman geçirirsem tembelleşirim gibi hissediyorum.
Ankaralıların İstanbul hakkında iyi konuştuğu az görülmüştür. Sen her ne kadar İzmir’de büyümüş olsan da tüm kariyerin İstanbul’da şekillendi. Şehirlerin senin yolculuğuna nasıl eşlik ettiğini düşünüyorsun?
Ben hiç o kadar Ankaralı olmamış olabilirim :) Ankara’yı çok hatırlamıyorum bile, sadece bazı çocukluk hatıralarımda var. İzmir hala hayatımda, çünkü ailem yaşıyor. Ama işin açıkçası şehirle de devam eden kuvvetli bir bağım yok. Evet, şehirler bize eşlik ediyor ve gerekiyorsa bazen bu birliktelik bitebiliyor. Dediğin gibi hayatımın büyük çoğunluğu burada geçti, burada şekillendi. İstanbul ile yolculuğum hala devam ediyor. Ben bir şehrin bana yetersiz geldiğini hissetmekten hoşlanmıyorum galiba, bana büyük gelmesi, zaman zaman yorması, zorlaması hoşuma gidiyor.
Boğaz Hattı boyunca favori bir noktan var mı?
Çırağan Sarayı, Bebek Otel, Lacivert ve Suna’nın Yeri ilk aklıma gelenler.
Bugün Atelier Rebul’ün İstanbul koleksiyonuna eklediği Bosphorus için bir aradayız. Kokuyu sen de deneyimledin. Sana neler hissettirdi?
Bana İstanbul Boğazı’nın eşsiz detaylarının zenginliğini, tuzlu havasını hissettirdi; Boğaz’ın bir büyüsü olduğunu hatırlattı. Benim için yeni İstanbul Bosphorus Koleksiyonu; Boğaz’ın, martıların, bu güzel günün ve gün batımının kokusu.
Marka yüzü olarak peş peşe pek çok çekim gerçekleştirdiniz. Yılbaşı, ikonik İstanbul serisi, Bosphorus serisi derken hem İstanbul’da hem pek çok ülkenin reklam mecralarında seni gördük. Marka ile ilişkini nasıl tarif edersin? Favori bir ürünün var mı?
Atelier Rebul, bu iş birliği gerçekleşmeden önce de benim hayatımdaydı. İkonik İstanbul Koleksiyonu ve daha birçok ürününü biliyordum, kullanmıştım. Zaten tercih ettiğim, beğendim bir marka ile bir araya gelmek, beraber çalışmak, markayı temsil etmek beni çok mutlu ediyor.
İstanbul İmza Koleksiyonu ve Japonya Özel Koleksiyonu’ndan Turkish Rose ve Sakura Rain favorilerimden bazıları. Şimdi yeni İstanbul Bosphorus da favorilerim arasına eklendi.
Rol aldığın işlerdeki İstanbul hakkında neler düşünüyorsun? Ezel’in İstanbul’u ile Şahsiyet’in İstanbul’u bana hem aynı hem de çok farklı geliyor. İkisinde de İstiklal Caddesi var mesela ama biri daha romantik bir İsanbulken diğeri çok daha kaotik bir panaroma çiziyor.
Evet iki hikayede de İstanbul’un önemli rolü vardı. Şahsiyet dizisinde baş karakterimiz Agah Beyoğlu zaten. İstanbul’ un cezbedici zenginliği bence bu. Nereden, ne zaman, nasıl bakarsan; hangi duyguyla anlatmak istersen hikayeyi sana eşlik edip fon olabiliyor. Bazen romantik, bazen dramatik, bazen de kaotik... Gerektiğinde başrolde olabilecek kadar da karaktere ve hikayeye sahip. İnsanı diğerlerinden farklı kılan özelliklerden biri nasıl sahip olduğu kişiliği ise; şehirler için de öyle sanırım. Birbirlerine benzer gibiler ama farklılar. İnsanın kaybetmemesi gereken değerleri olduğu gibi; şehirleri de ayakta tutan değerleri ve kimlikleri olduğuna inanıyorum.
Genel Yayın Yönetmeni: İrem Bakic, Selim Can Çelik
Yayın Direktörü: Ebubekir Elkatmış
Fotoğraf: Emre Güven
Fotoğraf Asistanları: Ömer Çetiner, Ada Diren Kurt
Styling: Gözde Ekici
Styling Asistanı: Zeynep Özgüder
Saç: Serkan Yıldırım
Makyaj: Hakan Kültür
Makyaj Asistanı: Beyzanur Özden
Comments