top of page

Birlikte Yürüyelim

Derin bir nefes almak ve köpeğinizle yürüyüşe çıkmak, dış dünyanın kaosundan bunaldığınızda yapabileceğiniz en rahatlatıcı şeylerden biridir. Pek çok kişi köpeklerle birlikte yürümenin zihinlerindeki olumsuz düşünceleri susturduğunu, havayı ve rüzgârı hissederek doğayla bağ kurmanın onlara daha sakinbir ruh hali sağladığını söyler. Köpekler, doğaları gereği bizdebu farkındalığı uyandırırlar; bize hayatın tadını çıkarmayı, anı yaşamayı, duygularımızı içtenlikle ifade etmeyi ve gerektiğinde affetmenin gücünü benimsemeyi öğretirler.



Köpekler, çoğu insanın düşündüğünden çok daha fazlasıdır.Tıpkı bizler gibi korku, sevinç, öfke ve sevgi gibi birçok duyguyu hissedebilirler. İnsanlarla, kendilerine özgü, benzersiz ve özel bir bağ kurarlar. Köpekler, hayatlarında bir insan olduğunda, ona tüm kalpleriyle güvenirler ve bu güven, asla ödün verilmemesi gereken bir bağdır.



Bugün evlerimizi paylaştığımız ve çok değer verdiğimiz köpeklerin nasıl evcilleştiğine dair bazı teoriler mevcut ancak hepsinin ortak bir noktası var: Köpekler yabani hayvanlar değildir. Yani, hayatlarını tam olarak yaşayabilmek için sadece yiyecek, su ve güvenli bir uyku alanına değil; insanla temasa ve etkileşime de ihtiyaç duyarlar. Bu da biz insanlara büyük bir sorumluluk yüklüyor.Köpeklerin aşırı çoğalmalarından, kontrolsüz üretilmelerinden ve çektikleri acılardan biz sorumluyuz; çünkü onlar adına kararları biz veriyor, yasaları biz koyuyoruz. Bu gerçek, bu konuyla ilgili farkındalığa sahip olanlar için ağır bir manevi yük olabiliyor. Onları üretiyor, ufacık bir hata yaptıklarında ya da “fazla geldiklerinde” terk ediyoruz. Bir filmde kahraman bir köpek görünce aynı ırkı sahiplenmek istiyoruz, çünkü “çok havalı görünüyor” ya da onları bir statü sembolü olarak kullanıyoruz. Köpekler ne birer özel gün hediyesi ne de bir moda aksesuarıdır; onlar sevgiyi, ilgiyi ve bağlılığı hak eden, hissedebilen varlıklardır.Eğer adil ve doğru bir yasal düzenleme yapılmaz, yaşam hakkı konusunda insanlar eğitilmez, hayvan ve insan hakları konusunda yeterli farkındalık yaratılmazsa, ıstırap kaçınılmaz hale gelir. Çünkü eğer “en zayıf halka” olan hayvanları koruyamazsak, başkalarını korumamız da mümkün değildir. Aslında yapılan birçok araştırma, bu konuların birbiriyle ne denli bağlantılı olduğunu gösteriyor. Her sorunda olduğu gibi, doğru uygulamanın eksikliği, bir meselenin gerçek bir sorun haline gelmesine neden oluyor. Duyarlı varlıklara uygulanan şiddet ve işlenen suçlara karşı hesap sorulmadıkça, bu döngü devam eder; kayıtsızlık ve ihmal kültürü gelişir, çekilen onca acı ise görmezden gelinir.



Mağdurları yok etmeye çalışarak zulmü ve şiddeti kontrol altına almak da durdurmak da mümkün değildir. Sokak köpeklerinin aşırı nüfus problemi, onları insanlık dışı barınaklara kapatarak veya masum hayatlarını teker teker sonlandırarak çözülemez. Yıllardır hayvan hakları savunucuları ve bu konuda çalışan uzmanlar;

etkin kısırlaştırmanın, üretimin sınırlanmasının hatta belki de engellenmesinin ve köpek ithalatı ve ticaretinin kontrolsüzce yapılmasının yasaklanması gerekliliği üzerinde duruyor. Bizim yetersizliklerimiz, tek bir masum canlının bile yaşam refahına ve hayatına mal olmamalı halbuki.


Son zamanlarda gündeme gelen ve büyük tartışmalara yol açan sokak hayvanları ile ilgili yasa, tüm sokak köpeklerinin toplanarak “ölüm kampı” olarak nitelendirilen barınaklara hapsedilmesini öngörüyor. Bu hayvanların çekeceği potansiyel acılar korkutucu; ancak ekolojik dengenin bozulacak olması bile bu karara evet diyen vicdanları harekete geçiremiyor.

Siz hiç bir köpek barınağını ziyaret ettiniz mi? Oradaki köpeklerle göz göze geldiniz mi? Cevabınız evetse, benimle aynı fikirde olacaksınız: Herkes köpek sahibi olmamalı; tıpkı herkesin çocuk sahibi olmaması gerektiği gibi. Bu bağlılık büyük bir sorumluluk gerektirir, sabır ister ve hayatınızda bazı fedakârlıklarda bulunmanız kaçınılmazdır. Ancak bu yolculuğa tam anlamıyla hazır olduğunuzda, bu deneyim tüm zorluklara değer.


Bir köpekle yaşamak zorunda olmadan da onların hayatlarında olumlu etki sağlayabilir ve hayvan refahına katkıda bulunabilirsiniz. Yardıma ihtiyacı olan bir köpeğe geçici yuva olmak, sokakta bir köpeğe yemek ve su vermek gibi küçük eylemler bile onlar için büyük bir fark yaratır. Yerel barınakları ziyaret etmek ve gönüllü olmak da bu konuda çok önemlidir. Pek çok barınakta yaşanan şiddet, açlık ve ihmalleri engellemenin tek yolu, yetkilileri denetim altında tutmaktır.En önemlisi de onlar için sesinizi çıkarmak, varlığınızı ortaya koymaktır. Hayvanları korumak için daha iyi yasa ve politikalar için savunuculuk yapabilir, başkalarını hayvan sahiplenmenin sorumlulukları hakkında bilinçlendirebilir ve tüm canlılara karşı merhamet ve saygı duyulması konusunda farkındalık yaratabilirsiniz. İster sosyal medya üzerinden ister çeşitli etkinliklerde veya günlük sohbetlerde, hayvan refahına olan tutkunuzu paylaşmak, başkalarını da harekete geçmeye teşvik edebilir. Her bir adım önemli, çünkü küçük hamleler bile büyük kitlesel değişimlere dönüşebilir. Farkındalık güçtür. Cesur olun.

Kommentare


bottom of page