top of page

Demirhan Demircioğlu:“Hayatta bir hedefin varsa, o yolda karşına çıkan her şeyin bir anlamı vardır”

Son zamanlarda “Bahar” dizisindeki performansıyla göz dolduran genç oyuncu Demirhan Demircioğlu, yakaladığı başarıyı özümsemiş, mesleğine olgunlukla yaklaşan ve gözlerini geleceğe dikmiş bir isim. Demircioğlu ile hayata ve kariyerine dair konuştuk.


Oyunculuk denince aklıma “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” sözü geliyor. Çünkü kendini cidden ispatlaman gereken, özel hayatını herkesin gözü önünde yaşadığın, disiplin gerektiren ve çalışma şartlarıyla zorlayan bir alan. Sese yaklaştıkça pişmanlık duyduğun anlar oldu mu?


Hayır, hiç pişman olmadım. Bence bir insan gitmek istediği noktaya karar verdiyse ve bunu gerçekten istiyorsa, karşılaşacağı engelleri baştan kabul etmiş olmalı. Bu engellerin onu pişman edeceğini düşünmüyorum çünkü beni de etmedi. En çok zorlandığım nokta, özel hayatımı ve zamanımı yönetmek. İş yoğunluğundan dolayı sevdiğim insanlarla ve ailemle vakit geçirmek bazen zor olabiliyor. Bu da duygusal olarak bazı sıkıntılar yaratıyor. Ama dediğim gibi, hayatta bir hedefin varsa, o yolda karşına çıkan her şeyin bir anlamı vardır.


İlk büyük çıkışını “Bahar” dizisi ile yaptın. Dizide başka bir mesleği icra ediyor olmak da çok önemli. Seyircinin ikna olabilmesi gerekiyor çünkü. Stajyer doktor rolüne nasıl hazırlandın?


Öncelikle çok iyi oyuncularla çalışıyoruz ve her rolün gerektirdiği sorumluluklar oldukça fazla. Dizimizde, başrolünden en küçük yan karaktere kadar her detay en ince ayrıntısına kadar işlenmeye çalışıldı. Bu yüzden herkesin yükü oldukça ağırdı. Babamın doktor olması nedeniyle tıp alanına aşinaydım, ancak yine de rolüm için ekstra bir çaba sarf ettim. Emin olduğum konular olsa bile daha fazla sorumluluk aldığımı hissettim. Zorlandığım anlarda babamı arayıp ondan fikir aldım. Bu süreçte, babamın mesleğinin ne kadar zor olduğunu çok daha iyi anladım.



Bölüm sürelerini uzun buluyor musun? Televizyon temposu zorluyor mu?


Dijital platformlardaki 40 dakikalık projelerde uzun süre çalışmadım. Ancak gözlemlediğim kadarıyla uzun dizi süreleri gerçekten zorlayıcı. Set ortamında birçok kişi çalışıyor ve herkesin sosyal, ailevi ve özel hayatı var. Tüm bu dinamiklerin dengede kalması gerekiyor ki iş sağlıklı bir şekilde ilerleyebilsin. Haftada 140 dakikalık bir bölümü yetiştirmeye çalışmak, bu kadar insanın psikolojisini dengede tutarak çalışmak gerçekten büyük bir emek gerektiriyor.


“Bahar”ın kadrosu bir yıldızlar geçidi. Uzun soluklu bir işin içerisindeyken bu isimlerle birlikte çalışma fırsatı öğretici oldu mu? Konservatuvar ile set arasında benzer bir deneyim yaşanıyor mu?


Kesinlikle yaşanıyor. Hepimizin çok yorulduğu dönemlerde bile sadece ortamı izlemek bile büyük bir deneyim kazandırıyor. Konservatuvar, oyuncuya farklı yetkinlikler kazandırıyor ama burada tecrübeli insanlarla aynı sahneyi paylaşmak ve onların yönlendirmeleri çok daha öğretici oluyor.


“Bahar”ın orijinal hikâyesi aslında bitti. Yeni bir hikâye çemberi oluşturuldu ve orada oldukça büyük bir role sahipsin. Bu yeni hikâyedeki karakterle aran nasıl? Aziz Uras’ı nasıl buluyorsun?


İlk sezonda, Aziz Uras’ın çocuk ruhlu biri olmasına rağmen her şeyi derinden hissetmesini çok seviyordum. İkinci sezonla birlikte sorumluluklarının daha çok artması ve yaşadığı olayların gerçekçiliği, karakteri daha anlamlı hale getirdi. Aziz, herkesin hayatında karşılaşabileceği ikilemleri, sorumlulukları ve zorlukları yaşıyor. Onunla birlikte bu süreci deneyimlemek benim için hem öğretici hem de tatmin edici. Gerçekçi hissettirdiği için karakterimi seviyoru



Ünlü olduğunu ilk ne zaman fark ettin?


Bir tatil dönüşü Balıkesir’de dinlenme tesisinde mola vermiştik. İçeriye girdiğimde bir anda mekândaki herkesin ilgisini hissettim. O an, “sanırım ünlüyüm” diye düşündüğüm ilk andı.


Yıldızının parlamasından sonra dışarıya çıkarken daha dikkatli misin? “Orada görünmeyeyim”, “O kıyafetle görünmeyeyim” diye düşünüp kendine baskı kurduğun oluyor mu?


Baskı kurduğumu söyleyemem ama tabii ki dikkat ettiğim şeyler var. Ancak yoğunluktan dolayı “Buraya gitmeyeyim, şuraya gitmeyeyim” gibi düşüncelere çok fazla zamanım olmuyor.


Modayla aran iyi mi? Kişisel stilini nasıl ifade edersin?


Modayla aramı “stilsiz bir stil” olarak tanımlayabilirim. Genellikle çoğu kişinin bir arada düşünmeyeceği parçaları birleştirerek kendi tarzımı yaratıyorum ve bu kombinler arasında uyum yakalamaktan keyif alıyorum.


Gelse asla reddetmem diyeceğin bir rol var mı? Neler izlemekten keyif alırsın?


Kötü olarak görülen bir karakterin neden o hale geldiğini işleyebilmek benim için ilginç. Bir karakterin neden kötü olduğunu, onu bu noktaya getiren şeyleri anlamak ve seyirciye göstermek önemli. Mesela bizim dizimizde Timur karakteri buna güzel bir örnek.


Sosyal medyanın hayatındaki yerini nasıl ifade edersin? Takipçilerinle nasıl bir ilişkin var?


Sosyal medya benim için her zaman ön planda olmasa da takip etmeye ve takipçilerimle etkileşim kurmaya özen gösteriyorum. İşimiz oldukça hassas ve yoğun olduğu için, özellikle kariyerimin başında geri bildirimleri görmek adına sosyal medya zaman zaman önemli bir mecra olabiliyor. Ancak bu süreçte ruh halime ve yoğunluğuma bağlı olarak bazen uzak durmayı tercih ediyorum ya da yalnızca gerektiği kadar kullanıyorum.



 
 
 

Σχόλια


bottom of page