Çok genç yaşta başladığı başarılı kariyer yolculuğunu son olarak New York’un ikonik markası Magnolia Bakery’yi Türkiye’ye getirerek sürdüren Mehmet Dinçerler, sürekli gelişen ve büyüyen bir ekibin lideri olmanın en büyük motivasyonu olduğunu söylüyor.
Kariyer yolculuğunuzu sizden dinleyebilir miyiz? Çalışma hayatıma on beş yaşındayken okuldan arta kalan zamanlarda çalışarak başladım. On sekiz yaşına geldiğimde artık üniversiteye giden bir gençtim, mezuniyetimden sonrası için kendimi hazırlamam gerektiğini düşündüm. İlk tam zamanlı işim pastacılık oldu; yaklaşık üç yıl bu şekilde devam etti. Üniversite bitince artık ticarete atılmak istiyordum ve bir şarküteri-restoran açtım. İşler çok istediğim gibi gitmeyince burayı devrettim. Oradan gelen sermaye ile kahve sektörüne yatırım yapmam gerektiğini düşündüm, çünkü Türkiye’de henüz hak ettiği değere ulaşmayan bu sektörün çok hızlı büyüyeceğini düşündüm. Gloria Jean’s ile uzun süreli bir flört sonucu anlaştık. 2011 yılında Türkiye pazarından çekilen bu markayı 2012’de tekrar pazara soktuk ve şu anda yaklaşık 150 şubeli, 33 şehirde operasyonu olan sektörün en büyük markalarından biri haline getirdik. Aynı zamanda 2022’de Magnolia Bakery’in Avrupa’daki ilk mağazasını İstanbul’da açarak çok keyifli bir işe imza attık.
Türkiye’de pek çok önemli projeye imza attınız. Bugüne kadar en gurur duyduğunuz projeniz hangisi? Bu yıl hizmete girecek olan kahve kavurma tesisi benim kariyerimin taçlandığı proje olacak. İlk etapta yılda yaklaşık bin ton kahve ihraç edeceğimiz tesis, çok katma değerli ve önü çok açık bir yatırım olacak. Hedefimiz bu tesisi Ortadoğu ve Avrupa’nın en büyük nitelikli kahve kavurma ve paketleme merkezi haline getirmek olacak.
Genç bir profesyonel olarak işinizin sizi en çok mutlu eden tarafları neler? Her işin zor yanları var tabii ki ama beni motive eden sonuçları da var. En önemlisi emek verdiğiniz markaların veya yatırımların son tüketicide yarattığı etkiyi ve yaptığınız işlerin gelişimini, büyümesini görmek... Bu çok tatmin edici bir memnuniyet yaratıyor ve bu duygu beni her zaman daha ileriye gitmeye ve kendimi geliştirmeye itiyor. Sürekli gelişen ve büyüyen bir ekibin lideri olmak en büyük motivasyonum.
Magnolia Bakery’yi Türkiye’ye getirme fikri nasıl doğdu? Magnolia Bakery benim gençlik hayalimdi. 2010 yılında New York’taki Magnolia Bakery’de cupcake kuyruğunda beklerken kurduğum bir hayaldi ve 2017 yılına geldiğimizde artık bu hayalimi gerçekleştirebilecek kapasiteyi kendimde gördüm ve harekete geçtim ama o dönem hayata geçiremedik. 2019’da tekrar ve daha tutkulu bir şekilde şansımı zorladım, yetmedi şirketin adresini bulup Manhattan’da kapısına dayandım ve sonunda şirketin sahibine sözleşmeyi imzalattım; o gün adam muhtemelen benim deli olduğumu düşünüyordu.
Magnolia Bakery’nin konseptinden bahseder misiniz? Ziyaretçileri nasıl bir deneyim bekliyor? Magnolia Bakery’nin konsepti gerçek bir “New Yorker” deneyimi; ziyaretçilerimize kapıdan içeri adım attıkları andan itibaren Amerika’da bir bakery’e girdiklerini iliklerine kadar hissettiriyoruz. Sex and the City dizisinin fanları için bir mabet. Dükkanımızın her köşesi Instagram’a bir post çıkabilecek kadar güzel tasarlanmış bir mimariye sahip ama işin en güzel yanı, Türkiye’de hatta Avrupa’da ulaşamayacakları lezzetli tatlıları deneyimleme şansı... Günlük hazırlanan hatta birkaç saat önce dükkânın içinde pişmiş olan tatlılarımız, pastalarımız, scone’larımız, pie’larımız ve cake’lerimizle içerisi tam bir cümbüş...
Magnolia Bakery pek çok ikonik lezzete sahip. İleride Türkiye’ye özel lezzetler olacak mı? Açıkçası üzerinde çalıştığımız bir ürünümüz var, bahar sezonunda misafirlerimize sunuyor olacağız. Gerisi sürpriz olsun.
Her biri klasikleşmiş lezzetlerin arasında seçim yapmak bir hayli zor olsa gerek... Sizin favori Magnolia Bakery lezzetleriniz hangileri?
Ben de diğer herkes gibi dünyaca meşhur Banana Puding ve çeşitlerine bayılıyorum. Onun dışında Blueberry Jamboree başka hiçbir yerde benzeri olmayan bir lezzet, bu yüzden favorim o.