İş yaşamındaki asıl zorluğun başarıyı yakalamak değil kalıcılığı sağlamak olduğunu düşünen Commencis Kurucu Ortağı ve CEO’su Fırat İşbecer’le değişen ve dönüşen dijital dünyadan ve kariyerinden konuştuk.
Bankacılık, sigorta, seyahat gibi alanlarda dijital dönüşümün önemli bir parçasısın. Dijital bir ütopyan var mı?
Biz Commencis olarak Türkiye sınırlarını aşarak küresel büyük şirketlerin Dijital Dönüşüm Yolculuklarına yön veriyoruz. Belki bu uzun yıllardır gündemde olan bir konsept ama aslında dijitalde yolculuk yeni başlıyor. Ütopyaya gelince… Aslında benim biraz kışkırtıcı dijital ütopyalarım var. İnsanların nöro-bağlantılı yani beyin-bilgisayar arayüzleri (BCI) aracılığıyla doğrudan internete bağlanabildiği ve sonsuz bilgiye sahip olduğu bir dünya düşünüyorum. Dijitalde ölümsüz olabiliriz. Mesela yapay zekâ ve geniş kişisel verilerin birleşimiyle, bir kişinin dijital avatarları süresiz olarak var olabilir. Bu avatarlar, gelecekteki insanlarla etkileşime girebilir, duygular yansıtabilir veya ölümden sonra topluma katkıda bulunmaya devam edebilirler. Böylece bir tür dijital ölümsüzlük elde edilmiş olur. Hayattayken de bilgisayar destekli bir beyinle çok daha etkin bir yaşam sürülebilir.
Girişimcilik ve melek yatırımcılık konusunda en aktif isimlerden birisin. Başarılı bir girişim nedir? Bir girişime yatırım yapmaya seni ikna edecek potansiyeli hangi kriterlerle değerlendirirsin?
Başarılı bir girişim aslında benim gözümde başarılı bir “girişimcidir”. Başarılı bir girişimci veya girişimciler, hem vizyon sahibi hem de pratik olmak zorundadır. Başarılı girişimci pazarın derinliklerine dalar, müşteri ihtiyaçlarını anlar ve onlara hitap eden yenilikçi çözümler sunar. Aynı zamanda para veya insan kaynaklarını etkin kullanır. Zorluklar karşısında hemen pes etmez. Kısaca, başarılı bir girişimin arkasında her zaman stratejik düşünen, yenilikçi ve etkin bir lider veya kurucu takımı bulunmalıdır. Yatırım kriterimde bir numaralı etken bu yüzden “girişimci”dir.
LinkedIn’in Kurucusu Reid Hoffman, “Girişimcilik, bir uçurumdan atlayıp yolda uçağı inşa etmektir” diyor. Girişimcilik yönetimsel bir iş olmasının yanında aynı zamanda hangi becerileri gerektiriyor?
Girişimci, öncelikle meraklı ve adı üzerinde “girişken” biri olmalı. Hızlı ve etkili kararlar alabilmeli, problem çözmeye odaklanıp aynı zamanda risk alabilmeli. Etkili iletişim kurabilmeli, f ikirlerini başkalarına açıkça anlatabilmeli ve ikna edebilmeli (storytelling dediğimiz şey). Sürekli olarak yeni bilgiler öğrenmeye ve kendini geliştirmeye istekli olmalı ki hatalarından ders çıkarıp kendini geliştirebilmeli; yani eğitilebilir olmalı.
Aynı zamanda futbol tutkunusun, farklı pek çok mecrada futbol yayını da yaptın. İş dünyasının futbola benzediği noktalar var mı? Her maçın sonu sürpriz olarak bitebilir, girişimciliği de futbola benzetir misin bu anlamda?
Evet, mesela her maçın sonu sürpriz skorlarla bitebilir. Ama uzun lig ve kupa maratonlarında sürpriz olma ihtimali daha düşüktür. Bu yönüyle futbol giderek iş dünyasına daha da benzer hâle gelmeye başladı, hatta endüstriyel futbol kavramı merkeze oturdu. Artık en çok para harcayıp uzun vadeli yatırım yapan takımlar neredeyse mutlaka kazanıyorlar. Plan, program yapmadan günü kurtarmaya çalışan takımlar da sürpriz maç skorlarıyla yetinmek zorunda kalıyor. İş dünyasında belki yıldızınız hızlıca parlar ama asıl zorluk o parlaklığı devamlı hale getirmektir.
İstanbul senin için ne anlam ifade ediyor? Şehirle nasıl bir ilişki kuruyorsun?
İstanbul, doğup büyüdüğüm ve hayatımın büyük kısmının geçtiği şehir. Çok farklı semtlerinde vakit geçirdim. Babam Fatih doğumlu; Fatih, Laleli ve Aksaray sanki sadece benim bildiğim gizli bir İstanbul hazinesi ve keşmekeşi gözümde... Ben Yeşilköy’de doğdum, orası bir Kaliforniya sahili havasında müthiş keyifli bir sayfiyeydi, verdiği hisler bambaşka… Üniversite ve sonrası Cihangir’de yaşadım, Taksim’de iş kurdum, oraların ve Beyoğlu’nun dünyada eşi benzeri yoktu, ama şimdi sıradanlığa hapsedilmek isteniyor. Daha sonra işimizi Maslak’a taşıdık, ben de Bebek ve Arnavutköylü oldum. Okullarım Ulus-Arnavutköy ve Ortaköy’deydi. Buraları da benim için maalesef kabuğuna çekilmiş, izole ve rafine bir üçgeni ifade ediyor. İstanbul’da giderek daralan bir çemberdeyiz.
Röportaj: Ebubekir Elkatmış
Fotoğraf: Yağız Bingül
Fotoğraf Asistanı: Adem Hayır
Styling: Selman Savat
Saç & Makyaj: Onur Bayram
Comments