Bir Zulu atasözü “Bir insan, diğer insanlar sayesinde insandır” der. “İyilik”, karşılık beklemeden yapıldığında belki de bizi insan yapan yegâne eylemdir. Bir mimarın, bir tasarımcının misyonu da yaptığı tasarımlarla insanlığa hizmet etmek ve dünyanın gelişimine katkı sunmaktır.
Bir mimar nasıl iyilik tasarlayabilir diyenler olabilir. Bunun en güzel örneklerinden biri Seattle’daki “Intergenerational Learning Center” kampüsü. Yüzlerce yaşlıya ev sahipliği yapan bu kampüs aynı zamanda bir anaokulunu da içinde barındırıyor. Haftada beş gün çocuklar ve huzur evinin sakinleri bir araya gelip müzik, dans, masal anlatma, sanat, öğle yemeği gibi aktiviteleri gerçekleştiriyorlar ya da sadece birbirlerini ziyaret ediyorlar. Böylece yaşlılar çocuklarla birlikte neşeleniyorlar, o günün planlanan aktivitesi neyse çocuklarla birlikte onu yaparken adeta tekrar hayata dönüyorlar. Çocuklar da yaşlıların hikayeleri, deneyimleriyle birçok farklı şey öğreniyorlar.
Bir diğer güzel tasarım mekânı ise Japonya’da başlayan ve dünyada da giderek yaygınlaşan köpek kafeler. Bu tasarım konsepti, köpek sahiplerinin çoğu mekâna alınmaması ya da mekânlarda köpeklere dair hiçbir şeyin bulunmaması gibi problemlere çözüm getiriyor. Bu kafeler köpeklere özel hazırlanmış menüler bile sunuyor. Yine Japonya ve Kore’de yaygınlaşmaya başlayan, yalnız olan veya yemek yemeye yalnız gitmekten çekinen insanlar için tasarlanmış “solo-dining” restoranlar da yeni bir trend olma yolunda ilerliyor. Masaların separatörlerle ayrıldığı, kişiye özel bir yemek deneyimi yaşatan bu mekanlarda kulaklıkla müzik dinleyebilir veya rahatlıkla kitabınızı okuyabilirsiniz.
Aynı zamanda endüstriyel tasarımcı olmam dolayısıyla birçok tasarımcının gelişen teknolojiyle harika işler gerçekleştirdiklerini gözlemliyorum. 3D printer’lar mobilyadan proteze kadar çok farklı alanlarda işlev buluyor. Ülkemizde de Astero adlı sosyal sorumluluk projesini hayata geçiren gençler, herhangi bir uzvunu kaybetmiş çocuklara 3D yazıcılarla çok düşük maliyetlere fonksiyonel protez uzuvlar üretiyor.
Ticari protezler günümüzde çok pahalı ve bu protezler satın alınsa bile çocuklar hızlı bir şekilde büyüdüğü için 1-2 yıl içinde proteze sığmamaya başlıyorlar ve protezin değiştirilmesi gerekiyor. Bu durum ailelere ciddi maliyetler getiriyor. Bu genç arkadaşlarımız ise bu protezleri çok daha düşük bir bütçeye mal ediyor ve bir sosyal sorumluluk projesi yürüttükleri için ürettikleri bütün modelleri ihtiyaç sahiplerine tamamen ücretsiz biçimde teslim ediyorlar. İyiliğin tanımını yaparken elbette doğayı da unutmamalıyız. Bu noktada doğayı düşünen iyi teknolojiler devreye giriyor. Bunun en güzel örneklerinden biri kirli havayı emen cepheler. Mexico City’deki Torre de Especialidade Hastanesi bu teknolojiyi kullanan binalardan biri.
Mexico City dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri, haliyle ciddi boyutlarda hava kirliliğine maruz kalıyor. Bu muhteşem cephe teknolojisi, gün içinde binlerce otomobilin ürettiği hava kirliliğini emme kapasitesine sahip. İnsanlık için üretilen bu “iyi” teknolojilerin çoğalmasını, iyiliğin hep gündemde olduğu bir gelecek diliyorum.
Comments