top of page
Elif Çetin

İnsanlık Dönüşüme Girerken Ütopyanın Geleceği

Issız bir adaya düşsen yanına alacağın üç şey nedir?” sorusunun yerini “geleceğe taşımak isteyeceğin üç şey nedir?” sorusu alabilir mi? Diyelim ki alabilir. Hadi bana sorulduğunu varsayalım. Hiç düşünmeden derim ki; merak, hayal gücü ve umut. Bu üçü olmadan bir gelecek düşünemiyorum. Orta Çağ’da ortaya atılan ütopya kavramı ideal toplumu temel alıyor. İnsanlar için adil, eşit, refah ve iyi bir gelecek umudu. Oysa günümüzde bildiğimiz her şeyin değiştiği, yapısal anlamda yıkıcı değişikliklerin yaşandığı, çoklu gezegenli yaşama geçişin hazırlıklarının yapıldığı, insan zekâsının kopyalandığı ve makinelerle birleşmeye başladığımız bir dönemdeyiz. Önümüzde, evrenin sınırlarını genişlettiğimiz, insan bedenini ve yaşamını kontrol ettiğimiz, işgücü olmaktan çıkıp yeni bir rol almamız gereken bir dönem var. Böyle olunca ideal toplum hayali hâlâ nasıl geçerli olacak? İnsan ve makinelerin birleştiği, toplumun dönüştüğü bir dünyanın artık ütopyaları da yenilenmeli. Kısacası yeni bir ütopyaya ihtiyacımız var. Bunu söylemek bende bir anksiyete etkisi yaratıyor, çünkü bu kadar keskin bir kırılımda çatışmanın ve çöküşün yaşanması neredeyse kaçınılmaz.



Derinleşen Anlam Arayışı

Bu evrendeki en büyük amacımız ne? Dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek. Peki insan doğası, kısıtlı kaynaklar, farklı çıkarlar ve güç tutkusu ne olacak? Dünyanın daha iyi bir yer olması insanın doğası gereği mümkün değil, işte bu yüzden gerçekleşmesi imkânsız gibi görülüyor. İnsanlı toplumlar için böyle. Peki makinelerle rekabet ettiğimizde? Belki o zaman kendi içimizde kavga etmek yerine karşımızda daha büyük bir rakip ile yarışarak daha gerçekçi amaçlar edinebiliriz. Burada yeni bir pencere açmakta fayda var. Gelecekte en büyük savaşımız binlerce yıldır var olan anlam arayışımızın çok daha derin bir boşluğa düşmesi olacak. High-tech (yüksek teknoloji) ve deep utopia (derin ütopya) kavramları da önümüzde duruyor. Teknoloji her şeyi çözerse insanlar ne yapacak? Çalışmayacağız, temizlik yapmayacağız, alışverişe gitmeyeceğiz, yaşlanmayacağız, çocuk yetiştirmeyeceğiz, organlarımızı ve yeteneklerimizi yükseltebileceğiz (upgrade), hafızamızı genişleteceğiz, sesimizle her şeyi yönetebileceğiz… Peki, aslında tam olarak ne yapacağız? Herkes kitap mı yazacak, filozofların sayısında artışlar mı olacak, sanata adanmış yaşamlar dört bir yanımızda güzellik mi saçacak? Kendimizi evrenin tüm nimetlerinin yer aldığı bir malikaneye kapatıp hayatla avatarımız aracılığıyla mı bağ kuracağız? Bilim ve keşifle dolu hayatların mucizeleri sıradanlaştırmasına mı şahit olacağız? Bilim insanlarının bir ömür adadığı keşifleri kuantum bilgisayarlar -hadi biraz abartalım- bir kahve sohbeti süresinde yapabilecekler. Üretken yapay zekâ kitap yazmanıza gerek bırakmayacak. Bilgiyi üretme, edinme ve paylaşma ihtiyacımız belki de artık olmayacak çünkü etrafımızda binlerce birbirine bağlı akıllı nesne soru sorma ihtiyacımızı ortadan kaldıracak. Hastalıkların tedavisinin bulunduğu, akıllı şehirlerin, enerji kaynaklarının ve gıdanın çeşitliliğinin, güvenliğinin korunduğu, insanların artık işgücünün parçası olmadığı için statülerin yok olduğu bir dünya gerçekten hâlâ ütopya mı? Belki de ütopyalar imkânsız olmaktan ziyade sadece sıkıcıdır. Herkesin iyi olduğu, eşit olduğu, insanların katkı ve fayda üretmekten başka bir derdinin olmadığı, en güzel topraklara sahip olmanın yeterli olduğu bir dünya belki de aslında o kadar heyecanlandırmıyordur insanları. Aslında geçmişte, bugünde ve gelecekte de temel dert hep insan. İnsanın iyiliği, refahı, gücü. Dünyadaki tüm canlıların eşitliği gelecekte konu olabilir mi? Benim bir bitkiden ya da bir hayvandan daha üstün olmam neden? Ben çalışıp değer üretiyorum, çiçek de hizmet ediyor; yününü, sütünü veren, korumanı yapan, seni gülümseten hayvan da hizmet ediyor. Her şey insana göre ve insan için tasarlanmış. İnsan artık üstün olmadığında ne yapacak? Benim ütopyam bu sorunun cevabı. Yaşamın yeni bir formunu ve boyutunu keşfettiğimiz bir sistem. İşte bu yüzden geleceğe sadece üç şey götürmeliyiz diyorum. Merak, hayal gücü ve umut. Bu üçü yaşamı yeniden şekillendirmek, ilerletmek ve zenginleştirmek için yeterli. Ya da belki çok başka şeylere ihtiyacımız olacak ve belki onlara sahip olmayacağız, hatta ne olduklarını bile bilmeyeceğiz. O zaman öğreneceğiz. Çok çok uzak zamanlarda aradığımız anlamı bulacağız. O zaman adımız ne olacak bilmiyorum. Bir bedene sahip olacak mıyız ondan da emin değilim. Mutluluk, özgürlük peşinde koşulan hayatlar ne olacak bilmiyorum. Bizim sahip olduğumuz değerler ve kavramların bir yeri olacak mı onu da bilmiyorum. Evet, şimdi ne yöne ilerlemek istiyoruz?


Commentaires


bottom of page