İşinde Parlayanlar: Fulya Birdal İncekara
- Magnet Quarterly
- 27 May
- 4 dakikada okunur
Lezzetli ve sağlıklı gıda ürünleri sunan Mia Mesa’nın kurucusu Fulya Birdal İncekaya, markanın “Tam ortada; yüzyılları üzerinde taşıyan bilge bir ağaçtan, yaşlı bir ustanın ellerinde şekil bulmuş bir masa hayal ettik” diye başlayan hikâyesini anlattı.

Mia Mesa hangi motivasyonla hayata başladı?
Aslında hep söylüyorum: Mia Mesa’yı biz kurmadık, o kendini bize seçtirdi ve hayat bizi yavaş yavaş ona hazırladı. Eşim uzun yıllar yurtdışında çalıştı. Türkiye’ye döndüğünde, yaklaşık 3,5yıl boyunca hem bireysel hem de profesyonel anlamda ciddi bir konumlanma arayışı yaşadı. İşler bir türlü olması gerektiği gibi akmıyordu. Sisteme olan güvenimiz, yanlış tercihlerle sarsıldıkça, hayal kırıklıkları bizi içgüdülerimize daha çok tutunmaya itti. Aynı dönemde ben, kurumsal hayatta bildiğim düzende devam ederken, içimde bir şeylerin değişmek üzere olduğunu hissediyordum. Kızımın da benim gibi alerjik bir yapıya sahip olması, yediği birçok şeyin ona dokunması ve çeşitli hassasiyetler nedeniyle evimizin mutfağı zamanla sadece yemek yapılan bir alan olmaktan çıktı. Adeta bir laboratuvar, bir şifa alanına dönüştü. Ne pişirdiğimi, ne yedirdiğimi bilmek; içeriği sade, temiz ve gerçek malzemelerle çalışmak zorundaydım. Ve mutfağa olan sevgim, sağlıklı olanın peşinden koşma isteğim, yıllar içinde bir tutkuya dönüştü.
Hiçbir zaman büyük sermayelerimiz olmadı. Ama en büyük gücümüz, kurumsal hayatta yıllarca biriktirdiğimiz deneyim ve disiplindi. İşte bu birikimi, elimizdeki malzemeyle – yani kalbimizle, mutfağımızla ve emeğimizle – birleştirerek çıktık yola. Profesyonel bir destek almadan, içimizdeki amatör ama tutkulu ruhla... Markanın söyleminden logosuna, ürünlerin etiketinden anlatım diline kadar her detayı kendi ellerimizle, içimizden geldiği gibi kurduk. Mia Mesa, adı gibi bir masa... Ama öyle sıradan bir masa değil. Ortasında bilge bir ağaç var gibi düşünün; kökleri geçmişe, dalları geleceğe uzanan bir masa.
“Tam ortada, bilge bir ağaçtan masa” benzetmen oldukça etkileyici bir tanımlama. Bu masa metaforu sizin için ne ifade ediyor?
Bana göre masa; insanın kendini en açık, en samimi haliyle ifade ettiği bir paylaşım alanıdır. Kendi masanı, en sevdiklerin için özenle kurarsın. Çünkü o anlarda yalnızca karınlar değil, ruhlarda doyar. O sofraya davet edilen herkes, senin o özenin bir parçası olmasını istediğin sevdiklerindir. Masa aynı zamanda bir evin kalbidir. Oraya oturanlar sadece tabağındakini değil, seni de görür. Yaşamını, alışkanlıklarını, değerlerini fark eder. Seni en sade, en içten halinle tanır. Mia Mesa tam olarak bu fikrin üzerine kuruldu. Adı üstünde, “Benim Masam” dedik. Bizim evimizdene yeniyorsa, sizin evinize de o girsin istedik. Çünkü biz sofrayı sadece yemekle değil, samimiyetle de kurarız. Eşim ve ben misafiri ve sofrası hiç eksik olmayan ailelerde büyüdük. Anne elinin değmediği hiçbir şey olmazdı. Ve çok şanslıyım ki, eşim de aynı benim gibi... Onun da mutfağa olan merakı sayesinde, yıllar içinde sırt sırta verdik. Ailelerimizden gelen bilgeliği, geçmişin reçetelerini bugünün ihtiyaçlarına göre yorumlamak, ikimize de çok iyi geldi. Mia Mesa, işte o bilge masanın adı oldu. Kökleri geçmişte, dalları bugünde... Ve her oturanı kucaklayan bir sofrada, her kavanozun içinde biraz biz, biraz siz varsınız.
Yeme-içme sektöründeki trendleri takip ediyor musunuz? Sizce burada trendleri izlemek mi, yoksa belirleyici olmak mı daha önemli?
Burası bir fonksiyonel mutfak. Bu nedenle klasik anlamda yeme- içme trendlerinden çok, tıp ve bilim dünyasındaki gelişmeleri takip ediyoruz. Özellikle de besinlerin iyileştirici gücüne dair yapılan bilimsel çalışmalar, fonksiyonel beslenme üzerine çalışan hekimlerin yaklaşımları ve güncel araştırmalar, bizim için asıl pusulayı oluşturuyor. Çünkü biz yalnızca tatların peşinden gitmiyoruz; sağlığa gerçekten iyi gelen, bedene fayda sağlayan içeriklerin izindeyiz. Bir ürün bizim mutfağımızdan çıkacaksa, sadece lezzetli olması yetmez; aynı zamanda bedenin bağışıklık sistemini desteklemeli, sindirim sistemine iyi gelmeli ve hücresel düzeyde fayda sağlamalı. Bizim için belirleyici olmak, bu alanda öncü bir yaklaşım geliştirmek çok daha anlamlı. Mia Mesa’da hiçbir ürünü “moda” olduğu için üretmiyoruz. Üretiyoruz çünkü gerçekten bedene iyi gelen, bilimsel temeli olan, fonksiyonel değer taşıyan ürünler ortaya koymak istiyoruz.

Ebeveyn olmak kariyerinde aldığın kararlara ya da risklere nasıl etki etti?
Ebeveyn olmanın hayatıma kattığı her şeyi çok değerli buluyorum. Ebeveyn olmayı gerçekten çok sevdim. Ama bu süreç hiç kolay olmadı. Kızım doğduğunda, kurumsal hayattaki tempom çok yoğundu; sık seyahat etmemi gerektiren ve yüksek tempolu bir işti ki nitekim hâlâ bu tempo devam ediyor. Öyle
ki, doğumdan sonraki ilk üç aydan itibaren, kızımı çoğu zaman sadece gece yatmadan önce görebiliyordum. Bu söylediğim,onu hiç görmemek değil elbette. Ama ne yazık ki, gündüzüne, oyununa, büyümesine çok az eşlik edebildiğim bir dönemdi. İşte tam da bu nedenle, anneliğimi farklı bir yerden kurmaya çalıştım. Ona iyi bakan sistemler oluşturmak, en iyi şekilde emzirmek, ne yediğini en ince detayına kadar takip etmek... Belki de birlikte geçiremediğimiz zamanın vicdanını, onun için kurduğum bu düzenle telafi etmeye çalıştım. Ben mutfağa yöneldikçe; anneliğim, üretimime, seçimlerime ve değerlerime yansıdı. Zamanla bu özenli yaklaşım, sadece onun beslenmesini değil, bizim hayatımızı da dönüştürdü. Kızım artık büyüdü ve aramızda çok güçlü bir bağ var. O zamanlar beni yalnızca uykusundayken hissedebiliyordu belki ama şimdi birlikte mutfağı paylaşıyoruz. Ve o günlerde öğrendiğim her şey, bugün Mia Mesa sofralarına taşınıyor. Annelik benim için hiçbir zaman bir engel, bir risk ya da kariyer yolculuğuma bir ara olmadı. Aksine bana yepyeni bir bakış açısı, gerçek bir motivasyon ve hayata dair derin bir anlam kattı. Hayatıma giren en büyük mucizeydi ve ben, her gün onun sayesinde daha çok büyüyorum.
Takip ettiğin bir ikon var mı?
Evet, ama bu ikonlar tek bir kişiden ya da tek bir alandan ibaret değil. Yeme-içme dünyasında ilham aldığım isimler kadar,bir mimarın tasarım dilinden ya da bir seramik sanatçısının toprağa kattığı ruhtan da etkilenebiliyorum. Benim için ikon, sadece bilinirlik ya da başarıyla tanımlanmaz; kendi yolculuğunu aklının ışığıyla kuran, varlığı fikirle besleyen, derinleşmeyi ve dönüşmeyi seçen herkes bir ikon olabilir. Kurumsal hayatımda da, girişimcilik yolculuğumda da, sanata duyduğum tutkuda da bu çok katmanlı ilhamı hep yanımda taşıyorum.
Comments