Şehmus Hazer: Jack & Jones x Magnet Quarterly
- Magnet Quarterly
- 2 gün önce
- 2 dakikada okunur
Onu parkede hızlı adımları, enerjik oyun tarzı ve mücadeleci ruhuyla tanıyoruz. Ama Şehmus Hazer’in hikâyesi sadece saha içinde yazılan bir başarı öyküsünden ibaret değil. Batman’da başlayan yolculuğu, İstanbul’daki basketbol şampiyonasında hayal kurmakla şekillenmiş, sonrasında da emek ve azimle büyümüş. Bugün milli takım formasını gururla taşıyan, Fenerbahçe Beko’da oynayan Hazer ile çocukluk hayallerinden sahadaki ritüellerine, modayla ilişkisine kadar pek çok konuyu konuştuk. Oyuna tutkuyla bağlı ama sahadan indiğinde sıcakkanlı ve içten biri olarak karşımıza çıkan Hazer’in hikâyesi, genç sporculara da ilham olacak cinsten.

Basketbola nasıl başladın? Seni bu spora çeken şey neydi?
Çocukken basketbolla pek yakın değildik aslında, daha çok futbol oynuyordum. Ancak basketbola başlamam tamamen şans eseri oldu. O dönem arkadaşlarım basketbola başlamıştı, ben de onlara katıldım ve sonrasında her şey bugüne kadar geldi. İlk zamanlarda bu sporu daha çok bir hobi, zaman geçirebileceğim bir uğraş olarak görüyordum. Ancak zamanla profesyonel olarak oynayabileceğimi fark etmeye başladım. Özellikle 2010 yılında İstanbul’da düzenlenen basketbol şampiyonası beni çok etkiledi. Oradaki ambiyans ve “Bir gün ben de o formayı giymek istiyorum.” düşüncesi beni gerçekten kamçıladı. Bu spordan büyük keyif almaya başladım ve kişisel gelişimime büyük katkısı oldu.
O dönemlerde Batman’da basketbol oynayıp bu seviyelere gelebilmek, benim için neredeyse bir hayalin de ötesindeydi. Kendime olan güvenimle bu yola çıktım ve basamakları tırmanmaya başladım. Genç sporculara ilham olabilmek, Batman’daki çocuklara bunun mümkün olduğunu göstermek benim için çok değerli.
Profesyonel olarak sahaya çıktığın ilk günü hatırlıyor musun? Neler hissetmiştin?
Evet, tabii ki hatırlıyorum. O ilk günkü heyecanım ve gerginliğim hâlâ hafızamda. Yıllardır hayalini kurduğum o an, sonunda gelmişti. Kurduğum hayalleri gerçekleştirmeye başlamak, bir şeyleri başarabildiğini hissetmek insanı çok mutlu ediyor.
O gün ne kadar heyecanlıysam, bugün de aynı heyecanı taşıyorum. Ancak gerginlik için aynı şeyi söyleyemem; artık tamamen sahaya odaklanıyorum. Başarıyı sürdürebilmek ve istikrarlı kalabilmek için bu çok önemli.
Takım oyununda senin için en önemli şey nedir?
Benim için en önemli üç unsur var: iletişim, uyum ve ortak hedef. Herkesin güçlü yanlarını sahaya yansıttığı, bireysellikten çok takım oyununun ön planda olduğu bir yapıda başarı mutlaka geliyor.

Toteme inanır mısın? Maç öncesi takip ettiğin ritüellerin var mı?
Evet, biraz totemciyim diyebilirim. Isınma sırasında hep tekrar ettiğim, sıralaması hiç değişmeyen bazı hareketlerim var. Onların bana şans getirdiğine inanıyorum ve her maç öncesinde aynı şekilde yapıyorum. Bu ritüeller, maça daha rahat odaklanmamı ve kendimi iyi hissetmemi sağlıyor.
Sahada olduğun kişiyle saha dışında olduğun kişi arasında fark var mı?
Kesinlikle var. Sahadayken tamamen farklı biri oluyorum; başarma güdüsü beni daha ciddi ve odaklı biri haline getiriyor. Günlük hayatımda ise çok daha sakin ve güler yüzlüyüm. Hatta ekranda göründüğümden daha güler yüzlü olduğumu söyleyebilirim.

Jack & Jones çekiminde en sevdiğin parça ne oldu?
Karar vermek gerçekten çok zor çünkü tüm parçaları çok beğendim. Çekim süreci baştan sona çok keyifliydi. Ama illa bir parça seçecek olursam, son denediğim tişörtlü kombin favorim oldu.

Modayla aran nasıl? Stilini nasıl tanımlarsın?
Açıkçası modayı çok yakından takip ettiğim söylenemez ama yeni trendleri yakalamayı seviyorum. Genel olarak rahat ve spor bir tarzım var. Basic parçalar giymek beni daha iyi hissettiriyor.
Comments