top of page

Klasik Müzikte Kadın Şefler Nerede?

Son yıllarda arka arkaya kadın orkestra şeflerini konu alan film ve belgeseller sayesinde, erkeklerin hâkimiyetindeki klasik müzik dünyasında kadın şeflerin cam tavanları kırmak için verdikleri mücadeleyi daha yakından görme fırsatını elde ettik. Antonia Brico ve Marin Alsop’un hayatlarını konu alan ve ikisi de “The Conductor” adını taşıyan iki film, dünyada sadece kadın şeflerin yarışabildiği La Maestra Yarışması’na katılan beş kadın şefi konu alan “Maestra”, karmaşık iç dünyası ve etik çıkmazlarıyla güç zehirlenmesi yaşayan bir orkestra şefini konu alan, Cate Blanchett’in başrolünde yer aldığı “Tár”. Hepsi aynı soruyu sorduruyor: Gerçek hayatta kadınlar şef podyumunda neden bu kadar az yer alıyor? 2000’lerin başından bu yana, farklı sektörlerde her geçen gün daha fazla kadını karar alıcı lider pozisyonlarda görmemize rağmen klasik müzik dünyasında kadınların, özellikle kadın şeflerin hâlâ cinsiyetçi önyargılarla mücadele ettiğini görüyoruz. 2000’li yılların başına dek orkestraların önünde, birkaç istisna dışında, sadece erkek şefleri görüyorduk. Bugün kadın orkestra şeflerinin sayısı dikkat çekici şekilde artmış olmakla birlikte, 2025 yılı itibarıyla kadın şeflerin erkeklere oranı %11’in biraz üzerinde. Sanatın ilerici ve toplumları dönüştürücü etkisini düşündüğümüzde, klasik müzik sektöründeki toplumsal cinsiyet eşitsizliği gerçekten dikkat çekici. Kadın şefler, yeteneklerive kariyerlerinde elde ettikleri başarılara rağmen, erkek meslektaşlarıyla eşit şartlarda mücadele edemiyor, eşit fırsatlara sahip olamıyor ve sektördeki “kapalı” cinsiyetçilikle mücadele etmek zorunda kalıyorlar.




Müzik endüstrisinde kadın şeflerin orkestralarda gerekli otoriteyi sağlayamayacağı ve onları gerektiği gibi yönlendiremeyeceği inancı çok kuvvetli. Bunun yanı sıra, kadınların çocuk sahibi olma ve aile kurma planları ve sonrasında annelik görevleri de mesleklerini gerektiği gibi yerine getirmelerine engel bir unsur olarak görülüyor. Aynı şartlarda şeflik yapan erkekler için ise, aile kurma ve babalık görevleri hiçbir zaman konu edilmiyor. Üstelik kimi eski kuşak müzisyen ve profesyoneller, kadın orkestra şeflerinin kürsüde dikkat dağıtıcı bir unsur olduğunu düşünecek kadar pervasızlaşabiliyorlar.


Kadın şefler söz konusu olduğunda, ABD’li kadın şef Marin Alsop’un ‘90lı yılların başından itibaren kadınlara ilham veren çok önemli bir figür olarak öne çıktığını görüyoruz. Baltimore Senfoni Orkestrası, Sao Paolo Senfoni ve Viyana Radyo Senfoni Orkestraları’nın ilk kadın müzik direktörü olarak görev alan Alsop, “Kızlar bu işi yapamaz” sözünü defalarca duymasına ve bir kadın şef olarak yalnız bırakılmasına rağmen, çocukluk hayalinden asla vazgeçmedi. Alsop olağanüstü bir şef ve müzik direktörü olmasının yanı sıra, gerçek anlamda bir eğitim ve erişim savunucusu, çağımızın bestecileri ve genç şefleri için bir mentor ve klasik müzikte kadınların liderlik rollerine ulaşması yolunda eşsiz bir ilham kaynağı haline geldi.


Hayatını konu alan 2021 yapımı “The Conductor” adlı filmde, Alsop kendisinin bu alanda sürekliliği olan ilk kadın şef olmasının diğer kadınları güçlendirdiğini ve onlara birçok yeni fırsat kapısını açtığını söylüyor. Bugün uluslararası orkestraların müzik direktörlüğünü, sürekli veya konuk şefliğini üstlenmiş pek çok başarılı kadın şef var ve neredeyse hepsinin yolunun bir şekilde Marin Alsop’la kesiştiğini görüyoruz. Mirga Gražinytė- Tyla, Barbara Hannigan, Susanna Mälkki, Nathalie Stutzmann, Elim Chen, Laurence Equilbey ve Alondra de la Parra gibi kadın şefler, sektördeki tüm önyargıları ve cinsiyetçi engelleri aşıp günümüzün önde gelen orkestralarının başına geçerek genç kadın müzisyenlere güç ve ilham veriyorlar.


Evet, zihniyet değişiyor, ancak çok yavaş. Dünyanın önde gelen iki orkestrasından Berlin Filarmoni’nin kadın müzisyenleri orkestraya kabul etmesi 1982 yılında, Viyana Filarmoni Orkestrası’nın ise ancak 1997 yılında gerçekleşti. Kadın müzisyenlerin erkeklere oranı beşte bir olan Viyana Filarmoni Orkestrası’nı 180 yıllık tarihinde ilk kez bu yıl bir kadın şef yönetecek. İnsanlık için bir şey söyleyemem ama Viyana Filarmoni için gerçekten büyük bir adım!


Klasik müzik dünyasında yüzyıllardır kökleşmiş toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılabilmesi ancak toplumsal ve kişisel önyargıların ortadan kalkması ve liyakate dayalı adil seçimlerle mümkün olabilir. Kadın müzisyenlerin orkestralardan ve podyumlardan dışlandığı 40-50 yıl öncesine kıyasla çok daha iyi bir konumda olmamıza rağmen, önümüzde hâlâ uzun bir yol ve mücadele var.

 
 
 

Comments


bottom of page