top of page

Los Angeles’tan San Francisco’ya BİR KALİFORNİYA MACERASI


Goethe’nin “Gezgin bir yere varmak için değil, keşfetmek için seyahat eder” sözünü kendilerine motto edinen Ayşe Boyner ve Cem Telvi, uzun yıllardır farklı destinasyonları birlikte keşfetmenin tadını çıkaran bir çift. Ayşe Boyner, ikilinin en sevdiği rotalardan biri olan Kaliforniya sahil şeridi üzerindeki favori duraklarını ve uğramadan geçmedikleri noktaları Magnet Quarterly için yazdı.


ree

Masmavi sahillerde izlenen günbatımları, görkemli dağlar ve kızılçam ormanlarıyla süslü bir doğa, birbirinden muhteşem milli parklarda yapılan doğa yürüyüşleri ve elbette keyifli yemekler...


Los Angeles’tan yola çıkıp Kaliforniya’nın kıyı şeridini keşfetmeye başlıyoruz. Kuzeye doğru yola çıkmadan önce rotamızı ilk olarak doğuya çeviriyoruz. Los Angeles’a iner inmez havalimanından araba kiralayıp iki saatlik mesafede yer alan Pioneertown’a doğru ilerliyoruz. Pioneertown, 1946’da Western filmlerine set olarak inşa edilmiş küçük bir yerleşim yeri. Dolayısıyla çok otantik bir havası var. Buraya geldiğimizde mutlaka Pioneertown Motel’de konaklıyoruz. Hemen yanındaki Pappy and Harriett’s en sevdiğimiz bar/ restoran/müzik kulübü. Açık olduğu her gece canlı müzik var. Bazen Paul McCartney ve Arctic Monkeys gibi büyük sanatçılar bile gelip çalıyor. Barbekü etleri, guacamole ve margarita’ları çok lezzetli. Bir de bu yıl açılan Red Dog Tavern var; burada tadılması gerekenler taco’lar, Meksika usulü mısır ve elbette margarita’lar!


ree

JOSHUA TREE’DE MOLA


Yolculuğumuza devam etmeden önce ters yöndeki Joshua Tree’ye uğramazsak olmaz! Joshua Tree bizim için dünyanın en büyülü yerlerinden. Belki vorteks yani yüksek enerji noktası olduğundandır. Joshua Tree’de kalınacak en güzel yer, The Joshua Tree House evleri. Epey önceden rezervasyon yapmak gerekiyor çünkü genelde hep dolu. Kahvaltı için Crossroads’un diner menüsünü veya Frontier Café’nin lezzetli salata ve sandviçlerini deneyebilirsiniz. Sırada Integraton’da ses banyosu terapisi var.



Derin rezonanslı, çok dalgalı bu ses odasında kristal kuvars singing bowl‘ların eşsiz sesleriyle çakralarımızı açtıktan sonra yola devam etmeye hazırız. Öğle yemeği için tercihimiz, La Copine. Restoranın arka duvarının tamamı sanatçı Kris Chau’nun büyülü bir duvar resmiyle kaplanmış. Bu görkemli eser markam, Faraway’in Desert Songs koleksiyonunun da desenlerinden biri oldu. Hatta Kris’in işlerinden biri koleksiyona ismini verdi. Restoranda gördükten sonra Kris’le konuşup birkaç işini satın aldık ve desenlerimizde kullandık. La Copine’in ardından Huntress Moon, Two Sisters ve Black Lipstick Cowgirl çizimlerini de desene çevirdik.

Günü, Joshua Tree Milli Parkı’nı gezerek, geceyi ise bu büyülü ortamda yıldızları izleyerek bitiriyoruz. Buralara perşembe ya da pazartesi günleri gitmek çok önemli çünkü salı ve çarşamba Pappy, La Copine ve Red Dog Tavern kapalı.



KUZEYE YOLCULUK


Pasifik Kıyısı Otoyolu’ndan kuzeye doğru gidiyoruz. Navigasyona bakarsanız iç yollardan bir rota çizecektir, ama bizim önerimiz Pasifik Kıyısı Otoyolu rotasında kalmanız, çünkü bu yolun tamamı deniz kenarından geçiyor ve yolculuğunuz boyunca size harikulade manzaralar eşlik ediyor. İlk durağımız, muhteşem yürüyüş rotaları sunan Santa Barbara. Biz kaya tırmanışı yapılan rotaları çok seviyoruz, bunlar genelde ipsiz tırmanılabilecek son seviyeler, Level 4 kaya tırmanışı. Santa Barbara’da balina gözlem gezileri de var. Tekneyle çıkıp binlerce yunus ve fok görebilirsiniz. Şanslıysanız birkaç balina ile karşılaşıp bu büyüleyici hayvanların ihtişamına hayran kalabilirsiniz.


Deniz ürünleri için son derece turistik ama lezzetli Santa Barbara Shellfish Company’yi tercih edebilir ya da Santa Barbara Pier’de taptaze yengeç, istiridye ve deniz kestanesi yiyebilirsiniz. Acılı barbekü kaburga için adresimiz Montecito’daki Lucky’s. Öğle yemeği için bizim tercihimiz Honor Bar. Sabah yürüyüşü ve öğle yemeğinin ardından Butterfly Beach’te dinlenme zamanı. Akşam yemeğini hafif geçelim dersek de adresimiz belli: Loquita’da tapas.


MUHTEŞEM BIG SUR

Ertesi sabah orta Kaliforniya’nın dağlık ve muhteşem bölgesi Big Sur’e doğru yola çıkıyoruz; hem yürüyüş yapacağız hem de gönlümüzce gezeceğiz. Yolda, Madonna Inn’de kahvaltı, kahve ve tatlıyla enerji depoluyoruz. Seyahatten yorulduğumuzda tekrar durup Solvang’deki pastanelerde yine tatlı molası veriyoruz. Malum asıl olan destinasyon değil, yolcuğun ta kendisi...


ree

Bu kadar tatlıdan sonra yol üzerinde durup yürüyüş yapılacak gizli rotalar bulmak iyi bir fikir olabilir. Sequoia Milli Parkı’nda kızılçamlar arasında dolaşmak gerçekten büyüleyici bir deneyim. Moro Rock’ta yürüyüş yaptıktan sonra Ragged Point’in göz kamaştırıcı manzarası eşliğinde bir mola vermeyi hak ettik. Geceyi, Ratched dizisinin çekildiği motel olan Lucia Lodge’da geçiriyoruz, yine harika bir manzara bize eşlik ediyor. Big Sur’den sonraki durağımız Monterey Koyu ve Carmel. Biz Hideaway diye tatlı bir otelde kaldık. Stationary’de harika bir kahvaltıyla güne başladık, akşam üzerini ise Brophys Bar’da bira ve bar yemekleriyle geçirdik. Meksika restoranı Cultura Bebida y Comida ve hem otel hem de restoranıyla ünlü Mission Ranch’e de mutlaka uğramalı. Santa Barbara’da vakit bulamazsanız, Carmel’den kuzeye devam ederken Monterey’de de mola verip balina gezisine katılabilirsiniz. Hatta burada balina görme şansınız daha yüksek. Tabii balık restoranlarıyla ünlü bu kasabayı yemek yemeden terk etmiyoruz, bir sürü seçenek var ve hepsi çok lezzetli; tercih sizin olsun.


SAN FRANCISCO VE CARMEL

Artık San Francisco’ya doğru çıkıyoruz. Mevsim ve hava el veriyorsa yolda Moor Bay’de denize atlayıp yolumuza devam edebiliriz. Geceyi San Francisco’da Phoenix adlı bir otelde geçiriyoruz. Nopa’da güzel bir akşam yemeği yiyoruz. Ertesi sabah Sausolito aktarmalı Point Reyes’e gidiyoruz.

ree

Point Reyes’te muhteşem oteller var: Manka’s, Osprey... Bazıları şimdi kapalı ama normal zamanda bir sürü güzel inn bulunabilir. Burada en az iki gece geçirmeli. Point Reyes’in nefis doğası bize hem yürüyüş yapma hem yüzme imkânı veriyor. Eleven, Saltwater, Sir & Star at the Olema, Side Street Kitchen’dan birini seçiyor ve mutlulukla karnımızı doyuruyoruz. Point Reyes’ten sonraki durağımız, dünyanın en tatlı balıkçı kasabası Marshall. Burada restoranı da nefis olan Nick’s Cove’da kalıyoruz. Yer bulabilirseniz kesinlikle deniz manzaralı bir oda tercih edin; günbatımında şarap eşliğinde romantik dakikalar geçirmeniz garanti. Ayrıca istiridye sevenler mutlaka Hog Island Oysters Co.’ya uğramalı. Bu rota üzerinde harika restoranlar var, acıktığınızda her an güzel bir deniz restoranında durabilirsiniz, özellikle de Carmel’den kuzeye doğru giderken.

Vaktiniz varsa buradan kuzeye devam edebilirsiniz veya doğuya sapıp Napa’da harikulade şaraplar tadıp nefis yemekler yiyebilirsiniz. Napa planını gerçekten önden yapmak lazım çünkü en iyi restoranlar 1-2 ay önceden rezervasyonları açıyorlar ve açtıktan 30 dakika sonra yerler tükeniyor. Tıpkı Rolling Stones biletleri gibi... San Francisco’dan doğuya Yosemite’ye doğru da gidebilirsiniz. Tercih sizin.





Yorumlar


bottom of page