top of page

Mimaride Tek Başına Parlayan Bir Yıldız: Zaha Hadid

İsmi anıldığında mimarlık dünyasında yankılar uyandıran, zamanın ötesinde formlar ve cesur vizyonuyla sınırları aşan bir figür, Zaha Hadid. Erkek egemen bir alanda tek başına parlayan bir yıldız. 2016 yılında kaybettiğimiz Irak kökenli İngiliz mimar, yalnızca başarılı bir meslek insanı değil, mimarlık sahnesinin en büyük ikonlarından biri.

Ancak Hadid’in “star”lığı yalnızca yeteneği ya da başarısıyla tanımlanamaz. Zira star olmak, mesleğinde zirveye ulaşmanın ötesinde, hayranlık uyandıran ve arzulara hitap eden bir bütün yaratmayı gerektirir. Onun etkisi, yalnızca inşa ettiği yapılarla değil, tavrıyla, mimari diliyle, söylemleriyle ve popüler kültürdeki yeriyle şekillendi. Bilinçli ya da bilinçsiz, o bir fenomendi ve inşa ettiği her yapı, adeta bir imza gibi, onun özgün vizyonunun yansımasıydı. Bağdat’ta doğmuş, Iraklı bir Müslüman ailenin kızı olarak dünyaya gelmişti. Ne dayatılan “güzel kadın” kalıplarına uyuyordu ne de kendine kolay bir yol seçmişti. Aksine, mimarinin en zorlu, en iddialı dilini benimsedi ve sonunda dünyanın en çok tanınan kadın mimarı olmayı başardı. Zaha Hadid, yalnızca bir mimar değil, kuralları yeniden yazan bir öncüydü. Ve tarihe, dünyanın en prestijli mimarlık ödülü olan Pritzker’i kazanan ilk kadın olarak adını altın harflerle kazıdı.2004 yılında “Time” dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisi arasında gösterilen Hadid, öğrencilik yıllarım olan 90’ların sonunda sıkı takip ettiğim bir isim olmasına rağmen, müşterisini ikna edip inşa ettirebildiği bina sayısı yalnızca bir ya da iki taneydi. Ben eskizlerine, hatta tabloyu anımsatan bazı çizimlerine akıl sır erdiremez ve “Nasıl inşa edilecek ki bunlar?” diye kendime sorarken, o da müşterilerinin aynı sorularına maruz kalıyordu belli ki. Epey zor bir yol seçmişti. Uzun süre yeterince ilgi görmediğini söylesek yanlış olmaz. Fakat bana göre özellikle Vitra’nın WeilAm Rhein’daki fabrikasında inşa edilen yangın istasyonu kaderini değiştirdi bu seyrin.


Daha sonrasında tüm dünyada ilgi gören ve bina tasarlatmak için sıraya girilen isimlerden oldu, Hadid. Alessi’den Puma’ya, Bvlgari’den Melissa Shoes’a, B&B Italia’dan Louis Vuitton’a, Chanel’den Odlo’ya, BMW’den WMF’e nice markaya ürün ya da tasarım yapan Hadid, mimarlık ve tasarımı hayatın her noktasına entegre edebilen az sayıda mimardandı. Yapılarındaki fütüristik ve aslında başlangıcı dekonstrüktivizme dayanan alışılmadık formlar, onun takılarına, giysilerine ve mobilyalarına da ilham oluyordu. Hayatı belli ki bir konseptin dışına çıkmadan yaşıyordu.İstanbul’a da Kadir Topbaş’ın belediye başkanı olduğu dönemde davet edilen ve Kartal’da kentsel dönüşüm çalışması yapan Zaha Hadid, o dönemde kendisiyle yapılan bir röportajda hafızamdan asla silinmeyecek şahane sözlere imza atmıştı: “Kartallılara masaj yapmam gerekmiyor.” Hâlâ da gülerim bu sözlerine.



Evet, mimar çok önemli bir meslek yapıyor, çok şeyi de değiştirebilir ama dünyayı da kurtarmasını beklemeyin diyor bence alt metninde. Sarkastik, sert bir figür olarak biliriz, duyarız onu. Ama röportajlarının neredeyse tamamını dinlemiş biri olarak onun özünde kesinlikle çok eğlenceli biri olduğunu düşünüyorum. Keşke arkadaş olabilseydik diyebileceğim özelliklere sahip hatta. Bu arada Kartal master plan çalışmasının uygulanamamış olduğunu ama iyi bir çaba olduğunu da belirtmeden edemeyeceğim. Zaha Hadid’in Cüneyt Özdemir’le olan röportajından İstanbul’a defalarca geldiğini, Ankara ve Bodrum’a da gitmiş olduğunu anlıyoruz. Ankara’yı pek memnun edici bulmazken, Bodrum’u altyapı sorunlarına rağmen sevmiş. İstanbul ise her zaman favorisiymiş.Maalesef her star gibi ismi ölümsüz kalacak olsa da kendisi bedenen dünyayı terk edeli dokuz yıl oluyor. Miami’deki bir hastanede geçirdiği kalp krizi nedeniyle 65 yaşında aramızdan ayrılmıştı Zaha Hadid. Ofisi ise hâlâ kendi ismiyle mimari projeler üretmeye devam ediyor. Onun gibi star bir ismin mimarlık camiasına tekrar geleceğini sanmıyorum.

 
 
 

Comments


bottom of page