Yeni Nesil İş Hayatını Yeniden Tanımlıyor: Mina Akdağ

Büyükada’nın tarihiyle iç içe ama adanın gürültüsünden uzakta bir yer Princes’ Palace Resort. Burayı ilk gördüğünde ne hissettin? Bu mekânı bir otel değil de bir hikâyeye dönüştürmeye karar vermenin ardında hangi motivasyonlar var? 

Princes’ Palace Resort’u klasik bir otel olarak değil, yaşayan bir hikâye olarak kurgulamak bizim için baştan beri çok netti. Büyükada gibi mimari, kültürel mirası ve duygusal hafızası güçlü bir yerde, sadece konaklama değil, zarafetle işleyen, anlam taşıyan, zamansız bir deneyim yaratmak istedik. Motivasyonumuz, bu coğrafyaya hem yerel hem uluslararası ölçekte hak ettiği değeri yeniden kazandırmak ve bunu yaparken de estetik, kalite ve kültürel bağlamı kaybetmemekti.

Princes’ Palace Resort sadece senin değil, ailenin de hikâyesine ev sahipliği yapıyor. Bu mirası bugüne taşırken kendi sesini nerede buldun? Geleneği korumakla kendine özgü bir şey kurmak arasında denge nasıl kurulur?

Princes’ Palace Resort, güçlü bir geçmişe sahip bir mekânı, çağdaş bir bakışla yeniden anlamlandırma fikriyle başladı. Babamın Büyükada’ya duyduğu bağla başlayan ve zamanla hepimizin emeğiyle şekillenen bir proje burası. Benim sesim ise, bu temel üzerine bugünün dilini kurarken ortaya çıktı. Gelenekten kopmadan ama ona hapsolmadan, mekâna yeni bir ritim ve estetik anlayış getirmeye çalıştım. İngiltere’de yaşarken tanıştığım kültürel "members club" geleneği—kişiye özel hizmet anlayışı, entelektüel kimlik ve aidiyet hissi—beni çok etkiledi. İtalya’dayken ise daha sıcak, içten ve samimi bir aile otelciliği kültürüyle karşılaştım. Princes’ Palace Resort’ta bu iki dünyayı bir araya getirmek istedim. Hem zamansız hem kişisel; hem özel hem de içten bir denge kurmak… Aidiyet duygusu yüksek ama çağdaş; kökleri olan ama yüzü ileriye dönük. Çünkü bence gelenek ancak içinden yenilik doğurabildiğinde yaşamaya devam eder.

Bugünün turizm anlayışı genellikle hızlı, gösterişli ve gürültülü. Ama Princes’ Palace daha yavaş, daha zarif bir deneyim öneriyor? Bu bir tercih mi, direnç mi?

Aslında bu ikisi birden. Hem bilinçli bir tercih, hem de bugünün hız ve yüzeysellik kültürüne karşı sessiz bir duruş. Princes’ Palace Resort’ta biz gösterişin değil, derinliğin peşindeyiz. Daha yavaş ama daha anlamlı bir deneyim sunmak istiyoruz—çünkü gerçek lüksün artık sadelikte, iyi düşünülmüş detaylarda ve samimiyette olduğuna inanıyoruz. Brand Ambassador’ümüz Ralf Von Plettenberg’in çok güzel bir tespiti vardı: Oteller artık lobide dev bir çiçeğin etrafında dönen klasik gösteriler değil, daha içselleştirilmiş, daha sahiplenilmiş mekânlara dönüşüyor. Biz de tam olarak bu yönde ilerlemek istedik.

Princes’ Palace’ta bir sabah senin için nasıl başlar? Adada geçen bir sabahın ritüeli nedir?

Sabahlar adada daha yavaş ve daha bilinçli başlıyor. Burada uyandığımda ilk fark ettiğim şey sessizlik oluyor—yalnızca kuş sesleri ve uzaktan gelen deniz sesi. Kahvemi alıp bahçede kısa bir yürüyüş yapmayı seviyorum. Ardından da her ne kadar kendimi denize atmak istesem de, sabah toplantımıza katılıyorum.

Sen neyi deneyimlemekten hoşlanırsın? Yeni olan ne iyi gelir? 

Yeni deneyimlerden çok hoşlanırım. Yenilik benim için her zaman ufku biraz daha aydınlatmak, kendimi hem zihinsel hem fiziksel olarak geliştirmek anlamına geliyor. Bu bazen yeni bir wellbeing ritüeli oluyor—geçen ay cold plunge ve Hyperbaric Oxygen Chamber deneyimledim, ikisi de oldukça dönüştürücüydü. Bazen de rooftop’ta gün doğumuyla başlayan bir nefes çalışması ya da ağaçların arasında yapılan bir sound bath... Aynı şekilde mutfakta da yeniliği çok severim. Samet Şef’in farm-to-table yaklaşımı sayesinde bahçemizden gelen her malzeme, mevsime göre yeni bir yoruma dönüşüyor. Aromatik otlardan hazırlanan taze infüzyonlar, lokal balıkla yapılan sade ama rafine bir tabak ya da sadece güzel bir domatesle yaratılan şaşırtıcı bir lezzet… Benim için iyi gelen her şey; doğayla, sezonsallıkla ve biraz da sürprizle iç içe olmalı. Yeni olan bana iyi gelir ama sadece içi doluysa… Burada her şey biraz tanıdık, biraz yeni—ve tam da bu denge bana iyi geliyor.