top of page

Moda Devlerinin Gastronomi GiriÅŸimleri

Lüks markaları diğer markalardan ayıran en önemli özelliklerden biri yüksek etiket fiyatlarından ziyade sundukları yaşam tarzıdır. Hikaye anlatımı, ses getiren işbirlikleri, sınırlı sayıda üretilen kapsül koleksiyonlarının yanı sıra farklı sektörlere de yatırım yaparak müşterileriyle temas halinde oldukları alanları genişletmek öncelikli hedefleridir. Bu sebeple markaların bazıları da gastronomi dünyasına yönelerek açtıkları kafe ve restoranlarla adından söz ettiriyor. Gerek dünyanın en iyi şefleriyle yapılan işbirlikleri gerek mimari detayları gerekse de iç dekorasyonlarıyla markanın kimliklerini en iyi şekilde yansıtan bu mekanları radarımıza aldık. Bu sayede Tiffany’de kahvaltı edebilir, Ralph Lauren’de kahve içebilir ve Louis Vuitton’da akşam yemeği yiyebilirsiniz.



Le Café V



Louis Vuitton, geçtiğimiz Şubat ayında Osaka’da Jun Aoki & Associates tarafından tasarlanan Louis Vuitton Maison Osaka Midosuji mağazasını açtı. Mağazanın büyüleyici mimarisinin yanı sıra Louis Vuitton’un ilk restoran girişimine de ev sahipliği yapıyor. Mağazanın en üst katında konumlanan Le Café V kafe/kokteyl bar olarak hizmet verirken, barın yanındaki kapıdan ise Sugalabo V adlı restorana giriş yapılıyor. Menüsü ise dünyaca ünlü Japon şef Yosuke Suga’nın imzasını taşıyor.


Le Café V tüm gün açıkken, Sugalabo V ise sadece akşam saatlerinde küçük grupları misafir ediyor. Restoranın en dikkat çekici özelliği ise açık mutfak konsepti. Kafe ve restoranın tasarımında mağazanın genel mimarisine uygun olarak, denizcilik teması ön plana çıkıyor. Mekanda markanın alameti farikası LV monogramı, sofra takımlarında ve detaylarda zarif bir şekilde yer alıyor. Louis Vuitton'un Başkan ve CEO'su Michael Burke, ileride daha fazla restoran ve otel projesine yer verebileceklerini belirtiyor.


Bar Luce



Amerikalı film yönetmeni Wes Anderson tarafından 2015 yılında tasarlanan Bar Luce, Miuccia Prada ve Patrizio Bertelli'nin eş başkanlığını yürüttüğü sanat vakfı Fondazione Prada'nın giriş katında yer alıyor. Mekanda, Milano’nun önemli yapıları ve 1950-60'lı tarihlere uzanan geleneksel kafelerinden referanslar, Formica mobilyalardan duvarlarda yer alan ahşap kaplamalara kadar birçok detayda, malzeme bitişlerinde ve birleşimlerinde karşımıza çıkıyor. Kafe, pastel ağırlıklı renk paletiyle ise adeta Anderson’ın film karelerinden fırlamış hissi uyandırıyor. Anderson, mekanı öğleden sonralarını geçirmek istediği bir yer olarak tasarlamaya çalıştığını belirtirken şunları söylüyor: "Mekanın çok iyi bir film seti olabileceğini düşünmekle beraber, film yazmak için daha da iyi bir yer olduğunu düşünüyorum."



Ralph’s Coffee & Bar



Ralph Lauren, New York'taki Polo Bar, Chicago'daki RL Restaurant ve Ralph’s Paris’in ardından son restoranını Londra’da açtı. 2017 Londra Moda Haftası sırasında, Regent Caddesi'ndeki Polo Ralph Lauren mağazasının yanında açılan Ralph’s Coffee & Bar, yüksek estetik anlayışının başrolde olduğu dekorunu Lauren’in binicilik tutkusuyla buluşturuyor. Menüde geleneksel Amerikan tarzı atıştırmalıklar ve Ralph Lauren için özel olarak kavrulmuş Ralph's Coffee yer alıyor. Kokteyllerde ise Old Fashioned gibi vazgeçilmez klasiklerin yanı sıra, Londra ilhamlı özel tarifler de mevcut.



Gucci Osteria



Floransa'daki Gucci Müzesi'ni bir cazibe merkezine dönüştürmek isteyen Alessandro Michele, müze, butik ve restorandan oluşan Gucci Garden’ı 2018 yılında açtı. Gucci Garden’ın içindeki Gucci Osteria’nın ikinci şubesi ise geçtiğimiz Şubat ayında Beverly Hills’teki ikonik Gucci mağazasının Rodeo Drive’a bakan terasında açıldı. Üç Michelin yıldızlı şef Massimo Bottura’ya emanet edilen menü, Kaliforniya mutfağını İtalyan lezzetleriyle harmanlıyor. Gucci CEO’su Mario Bizzari, menüde bir takım değişikliklere gideceklerini ve vejetaryen lezzetlere ve deniz ürünlerine daha fazla yer vereceklerini belirtiyor.



The Blue Box Cafe



Tiffany’nin New York’ta yer alan mekanı Tiffany Café’nin başarısının ardından marka, Londra’nın en ünlü mağazası Harrods’da da bir kafe açtı. Mekanda; kahvaltı, beş çayı ve akşam yemeği seçeneklerinden oluşan bir menü sunuluyor. Blue Box Café’nin tasarımında Tiffany’nin küçük mavi kutusundan ilham alınmış. Marka, bu yıl içerisinde New York mağazasındaki renovasyonun tamamlanmasının ardından Blue Box Café – 5th Avenue şubesinde de hizmet verecek.



Café Citron & Oursin



Moda tasarımcısı Simon Porte Jacquemus, koleksiyonları kadar Paris’te açtığı mekanlarla da dikkat çekiyor. 2019 yılında Café Citron ile başlayan bu yolculuk, aynı yılın sonlarına doğru açtığı Oursin adlı restoranıyla devam ediyor. Champs-Élysées’deki Galeries Lafayette’in içerisinde bulunan iki mekan da Jacquemus’ten tasarım anlayışından farklı öğeler barındırıyor.


Citron adına yakışır şekilde limon ağaçları ve tahta sandalyeleriyle sade tasarımına kişilik kazandırıyor. Oursin ise beyaz hakimiyetindeki dekorasyonunda Akdeniz esintileri taşıyor. Jacquemus, Café Citron’da ünlü pasta şefi Cédric Grolet ile güçlerini birleştirirken, Oursin’in övgüyü hak eden deniz ürünleri ve makarna ağırlıklı menüsü, şef Érica Archambault’a emanet.



bottom of page