Virginia Woolf’un, “Mrs. Dalloway”de dediği gibi: “Sanat, zamansızlık arayışının bir yolculuğudur ve yaratıcı kişi, zamandan bağımsız bir dünya yaratma gücüne sahiptir.” Ancak sanatın zamansızlığı sadece yaratıcıya değil, aynı zamanda izleyicisinin ve dinleyicisinin deneyimine ihtiyaç duyar. Vincent van Gogh yaşadığı dönemde tanınmıyordu, Emily Dickinson ve Franz Kafka sıradan birer insandılar; Johann Sebastian Bach, Modest Mussorgsky, Johannes Vermeer öldükten sonra üne kavuştular. Hiçbiri kendi zamanlarının ötesine geçip bizimle ilişki kurduklarının farkında değil. Çünkü sanat insanlığın duygusal deneyimini ifade etmenin güçlü bir yolunu sunar; buna pazarlamayı dahil etmez.
Charlie Chaplin’in sessiz filmleri zamanın değişen teknolojisine rağmen hâlâ izleyiciler üzerinde etkili. Fyodor Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sı, insan doğasının derinliklerine inen temasıyla zamansız. Ludwig van Beethoven’ın okul zili olacağını bilmeden yazdığı 9. Senfonisi birden fazla nesil için ilham kaynağı. Tüm bu eserlerin ortak noktası birer klasik olmaları... Yüzyıllık aşk masallarını, meteliğe kurşun atan edebiyatçıları bir kenara bırakarak da zamansızlıktan söz edebiliriz. Bu listeye o yüzden yalnızca yakın tarihte bahsettiğimiz; izleyicileri, okuyucuları ve dinleyenleri ile ilişki kurabilen kişileri ekledim. Benim için hepsi modern birer zamansız...
FİLMLER
Arkadaşımın Evi Nerede?, Abbas Kiarostami
Sekiz yaşındaki Ahmed’in yanlışlıkla sıra arkadaşı Muhammed’in defterini aldıktan sonra geri vermek için çıktığı yolculuğu anlatan film, günlük yaşamın eşsiz bir şekilde yakalanmış ayrıntılarından oluşuyor. Yeni İran sinemasının öncüsü olan ve yakın tarihte vefat etmeden önce ülkesinin uluslararası alanda en tanınmış yönetmeni haline gelen Abbas Kiarostami, “Arkadaşımın Evi Nerede?”de kurgusal bir hikâyeyi inşa edilmiş olmaktan ziyade basitçe yakalanmış gibi hissettirecek şekilde anlatmanın hassas, şiirsel dengesini buluyor.
Medea, Lars von Trier
“Kimse beni çaresiz, korkak ve zayıf sanmasın; tam aksine, düşmanlarıma karşı acımasız, sevdiklerime karşı sadığım.” - Medea 1988’de Danimarka televizyonu için üretilen Lars von Trier’in “Medea”sı dikkat çekici, akıcı, minimalist bir ton tutturarak Euripides’in antik hikâyesini yeniden yorumluyor. Euripides oyununun iyi bilinen olay örgüsünü sürdüren ama karakterlerin tanrısal özelliğini kaldıran Medea, kendisini ve çocuklarını Korint kraliçesiyle evlenmek üzere terk eden kocası Jason tarafından ihanete uğradıktan sonra kendi çocuklarını öldürmesini anlatıyor. Yönetmenin tercih ettiği video kameranın sunduğu imkânlar bugünkü estetik algımızla çatışsa da kendi içinde oldukça tutarlı ve hikâyesi bin yıldır hâlâ tartışma konusu.
Yaramaz Çocuk Bubby, Rolf de Heer
Rolf De Heer’in “Yaramaz Çocuk Bubby”si hemen hemen herkesi rahatsız edecek temalar içeren bir dram. İçerik açısından kışkırtıcı, stil açısından cesur ve yaratıcı bu filmde, hayatının 35 yılını annesi tarafından bodrum katında kilitli tutularak geçiren Bubby’nin hikâyesi anlatılıyor. Annesinin onu bunca yıl dışarıdaki havanın zehirli olduğu konusunda ikna etmesinin ardından yıllardır görmediği babası geri döndüğünde hayatın gerçeklerinin farkına varan Bubby’i canlandıran Nicholas Hope inanılmaz bir performansla göz dolduruyor.
Dheepan, Jacques Audiard
2015 yılında Cannes Film Festivali’nde yönetmenine “Altın Palmiye” ödülü kazandıran Dheepan, Sri Lanka’dan kaçan bir gerillanın savaştan kurtardığı sahte ailesiyle birlikte Fransa’ya sığınması ve orada yeni bir yaşam kurma çabasını anlatıyor. Kazanılamayan durumlarda ellerinden gelenin en iyisini yapan karmaşık karakterlere yer veren hikâyede Audiard’ın yönetmenlik tarzı, gerçekçi ve sürükleyici bir atmosfer oluşturuyor.
Anne!, Darren Aronofsky
Darren Aronofsky’nin “Anne!” filminden nefret edenlerin sayısı sevenlerin sayısından daha fazla olabilir. Javier Bardem ve Jennifer Lawrence’ın tuhaf davranışları mıknatıs gibi çeken büyük ve izole bir evde yaşayan evli bir çifti canlandırdığı bu tartışmalı film; Eski ve Yeni Ahit, Yunan mitolojisi ve Hinduizm de eklenerek oluşturulmuş bir alegori. “Bir Rüya için Ağıt” ve “Siyah Kuğu” gibi zamansız filmlere imza atan yönetmen, “Anne!” ile başka bir eşikten geçerek çirkin ve rahatsız edici olsa da aynı zamanda büyüleyici ve düşündürücü bir hikâye sunuyor.
KİTAPLAR
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, Joanne Greenberg
Bu kitap deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah, kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin hayal dünyası ve mizah duygusuyla yarattığı kendi sığınağından dışarı çıkmak istememektedir. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah’ın akıl hastanesine “düşme”sine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları, vb. kurumlarıyla toplumun “kurtarma operasyonu” başlar. Greenberg’in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, “akıl hastalarının gizleri” üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.
Boyalı Kuş, Jerzy Kosinski
Kitap, 2. Dünya Savaşı sırasında ailesi tarafından güvenliği için uzağa gönderilen bir çocuğun her türlü sapkınlık, aşırı şiddet ve şehvet biçimlerine bulaşan köylülerle karşılaşmalarını anlatıyor. İlk olarak 1965’te yayımlanan Boyalı Kuş, Jeryz Kosinski’yi edebiyat dünyasının önemli ve özgün yazarlarından biri haline getirdi. Sinirleri hırpalayan hikâyesiyle kitap dehşetle vahşetin, masumiyetle sevginin yakınlığını irdeleyen zamansız bir eser.
Myra, Gore Vidal
Gore Vidal’in bu kitabı, ana karakterin cinsiyet değişikliğine uğradığı bir romanın ilk örneği olarak döneminde pek çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Daha sonra kötü bir film uyarlaması da gerçekleştirilen kitap; çekici bir genç kadın olan Myra Breckinridge’in Hollywood’un Altın Çağı’nda merhum kocası Myron’ın amcası Buck Loner’ın sahibi olduğu “Gelecek Arzulayan Genç Aktörler ve Aktrisler Akademisi”ne gelip bir intikam planını uygulamasını anlatıyor.
Demian, Herman Hesse
On yaşındaki Latince öğrencisi Emil Sinclair, güvenli aile ortamının dışında sert ve acımasız bir dünya olduğunu erken fark eder. Kendini bulma yolundaki delikanlı, din ve ahlak gibi artık inanamadığı kalıplarla birlikte baba evinden de kopar. Küçük yalanlar ve hırsızlıklarla beslenen yaşamında, sağlam çocuk dünyasının çöktüğünü görür. Onu bu acılardan kurtaracak olan kişi, okula yeni gelen bir başka öğrenci
olan Max Demian’dır. Demian’ın Hermann Hesse’nin öteki romanlarından ayrılan bir yanı var. Bir gençlik hikâyesi olan kitap, yarı otobiyografik bir eser olarak görülebilir; yazarın o dönemdeki korkularını ve sorunlarını tümüyle yansıtmasının yanı sıra gitgide ciddileşen ruhsal bozukluğunun da izlerini taşıyor.
Nemrut ve Kayıp Mezar, Umut Altuğ
Mimar Sinan Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Profesörü Dr. Oktay Çetin, gece yarısı bölümden meslektaşının korkunçbir cinayete kurban gittiğinin haberini alır. Öldürülmesine neden olan sırları açığa çıkarmak isterken kilit noktada kendisinin olduğunu öğrenir. İstanbul’da başlayıp Şanlıurfa, Mardin, Adıyaman’a uzanan ve Nemrut Dağı’nın içindeki Mezar Odası’nda son bulan serüven, tarihi gerçekleri ve rivayetleri ince bağlantılarla birbirine bağlıyor.
MÜZİK
Michael Jackson - Thriller
Michael Jackson’ın “Thriller” albümü, tarihin en çok satan albümlerinden biri olarak pop müziğinin efsanevi bir eseri olarak yerini her geçen gün daha da sağlamlaştırıyor. 1982’de piyasaya çıkan albüm, Jackson’ın zamansız performanslarıyla dolu ve çeşitli tarzları harmanlayarak dinleyicilere unutulmaz bir deneyim sunuyor.
Pink Floyd - The Dark Side of the Moon
Pink Floyd’un “The Dark Side of theMoon” albümü, progresif rock tarihinde dönüm noktalarından biri olarak müzikal deneyselliği ön plana çıkarıyor. 1973 yılında piyasaya sürülen bu klasik albüm; akıl sağlığı, zaman, para gibi evrensel temaları işlerken, deneysel enstrümanlar ve stüdyo efektleriyle dinleyicilere mistik bir yolculuk sunuyor. Albüm, Pink Floyd’un müzikal dehasını ve yaratıcılığını tam anlamıyla sergileyerek, rock müziğinin sınırlarını zorlayan bir başyapıt.
Radiohead - OK Computer
Radiohead’in “OK Computer” albümü, alternatif rock ve deneysel müziğin başyapıtlarından biri. 1997 yılında çıkan albüm; teknoloji, yalnızlık, tüketim kültürü gibi modern konuları ele alırken, karmaşık enstrümanları ve duygusal derinliğiyle dinleyicilere dokunuyor. Radiohead’in yenilikçi yaklaşımı ve cesur müzikal denemeleri, “OK Computer”ı çağdaş bir klasik haline getiriyor.
Oi Va Voi - Digital Folklore
Oi Va Voi’nin “Digital Folklore” albümü, geleneksel müzik ile modern elektronik seslerin eşsiz bir birleşimini sunuyor. Doğu Avrupa’nın etnik müziklerinden ilham alan grup, bu müzikal mirası çağdaş ritimler ve prodüksiyonlarla birleştirerek zamansız ve etkileyici bir dinleme deneyimi vadediyor.
Commenti