Uzayda yaşam var mı? Uzay teknolojisi bize modada neler katardı acaba diye konuşurken, sekiz yaşındaki kızımın, “zaten Dünya da uzayda ve biz de uzaylıyız” demesiyle bütün sorularıma cevap buldum aslında. Biz uzaylılar her şeyi olduğu gibi modayı da gün geçtikçe farklılaştırıyoruz, uzay teknolojisi bize pek çok yeni olanak sunuyor aslında.
Kimi markalar var olan sistemde devam ederken, kimi de ekosistemin parçası olduğunun farkında; doğallaşma ve sürdürebilirlik konusunu markanın birinci konusu haline getirip bunu aynı zamanda bir pazarlama stratejisi olarak kullanıyor. Değerlisi samimi ve gerçek olan öyle değil mi? Sürdürebilirlik projesini ön plana koyarken markanın ürettiği atık, kullandığı poşet, karton, plastik göz ardı ediliyor aslında.
Paris, Milano ve İstanbul gibi lüks moda şehirlerindeki lüks marka yöneticiliğim, deneyimlerim ve bu süreçte tanıdığım insanlardan öğrendiklerimin sonucunda markaların teknolojiyle gelişeceğini düşünenlerdenim. Her ne kadar bazı markalar sürdürebilirlik konusunu farklı ele alsa da... Gerçekçi çözümler belki çok çekici değil ama hedefe yönelik.
Moda endüstrisi, tüm küresel karbon emisyonlarının yüzde 10’undan sorumlu olan, dünyayı kirleten en büyük 3. endüstri haline geldi. Hedef belli aslında. Raporlara göre her yıl yaklaşık 500 milyar dolar değerinde giysi israf ediliyor. Dünyayı fazla üretim atıklarından kurtarmak için tasarlanan güzel projeler mevcut. Üretilen ve tüketilen milyonlarca ürünün atıklarının azaltılması bu projelerin asıl amacını oluşturuyor.
Bu projelerden biri, uluslararası bir 3D ekibinin taramalardan yararlanarak tüketicilerin kendi gardırobunu tasarlayan ve bunu yerel 3D yazıcısına e-posta göndererek sürdürebilir giysiler yaratabilecek bir yazılım. Prada, LV, Gucci gibi markaların modellerinin 3D yazılım kalıplarını satın alabildiğiniz bir dünya hayal edin. İhtiyaç ve tüketim kadar yapılacak üretimler. Kalıpve modeli internet sayfasından veya bunların numunelerini showroom’larda görebildiğiniz ve dokunabildiğiniz bir perakende dünyası... Parayı tasarıma verdiğiniz “artıksız” bir yaşama çok yakınız.
Aslında tüketiciyi online satışa alıştırdıkları gün itibarıyla bence bu yönde ilk adım atılmış oldu. Kişiselleştirme opsiyonları ile ürün farklı kılınmaya başlandı. Sadece bende var olması veya “limited” olması ürünü daha değerli kılmaya başladı.
Öte yandan lüksü farklı kılan tasarım, kumaş ve kişiselleştirilebilme. Yani tasarımdaki farklılık ve hikâye. Peki, tüm bunlara imza atan o zanaatkâr ve tasarımcılara ne olacak?Bu süreçte bence zanaatkâr ve tasarımcılar her zamankinden daha da önemli olacak. Çünkü onlar olmadan yeni tasarımlar ürüneruh veremez. Numunesiz tasarım gerçekleşmez. 3D üretilen tasarımları alacağız aslında. Sunulan kumaşlar tamamen organik ve sürdürebilir olacak. Bu süreç şimdilik kulağa biraz ütopik ve karmaşık geliyor olabilir ama önümüzdeki 10 yılda 3D yazıcılarla tasarıma kişisel dokunuş yapabileceğiniz, standart bedenlerde değil sizin vücudunuza özel tasarlanmış ve parayı yine markanın tasarımına ve kumaşına verdiğiniz bir döneme gireceğiz. Böylece gereksiz üretim atıklarına bir son vermiş olacağız.Peki, satış danışmanları ne yapacak? Showroom’larda numuneleri, hikâyeyi anlatmaya devam... Ürünün tasarım hikâyesi ve insan ruhunun sanata aktarımı olmayan bir ütopya biz uzaylılar için imkânsız. Atıksız, sürdürebilir tasarımlarla, bir ütopya biz uzaylılara.
Comments