Hiç düşündünüz mü duygularımızın portresi yapılsa neye benzerdi? Bir beden maskesi olmadan, iç dünyamız resmedilse nasıl bir eser ortaya çıkardı? Gördüğümüz eser, duygularımızı daha iyi anlamamızı sağlar mıydı? Türk hava Yolları ve Refik Anadol, Art Basel İsviçre’de tanıttıkları “inner portrait” adlı sergi ile bu sorulara sarsıcı bir cevap verdi ve dünya sanat çevrelerinden büyük ilgi gördü.
11 Haziran Salı.. Türk Hava Yolları’nın davetlisi olarak geldiğimiz Basel’de haraketli bir gün. Tüm dünyadan sanat profesyonelleri ve sanat severler Art Basel için Basel’de toplandı. Biz de, Türk Hava Yolları’nın, Refik Anadol ile işbirliği yaptığı “inner portrait” adlı serginin tanıtımı için fuar alanındayız. Dünyanın en önemli çağdaş sanat fuarlarından Art Basel’de, Türkiye’nin bugüne kadar yaptığı en büyük sanat atılımlarından birini deneyimlemek için sabırsızlanıyoruz.
Bu yıl Art Basel’in “host partner” ı olan Türk Hava Yolları’nın, bir uçağın girişini çağrıştıran etkinlik alanı çok etkileyici. Elindeki ikramlarla karşılayan zarif bir hostes, bizi bir yolculuğa davet etmek üzere bilinmeyen bir alana yönlendiriyor. Bu kez yolculuk yeni bir ülkeye değil, iç dünyamıza.
Türk Hava Yolları, Dünyanın en fazla ülkesine uçan bir kurum. Yani 343 şehir, 130 ülke, 6 kıta. Bu rakamlar çok etkileyici olsa da seyahat edenler için ne ifade ediyor? Türk Hava Yolları İletişim Başkanı Rafet Fatih Özgür, hey şeyin iki yıl önce bir hayalle başladığını söylüyor.
“Kendimize şu soruyu sorduk. Her birimizin yolculuğa çıktığında iç dünyasında bir takım farklılıklar oluşur. Biz, verilerle bu fiziksel deneyimi bir sanat eserine dönüştürebilir miyiz diye düşündük. Bu hayali, en doğru kişiye teslim etmek gerekirdi. Refik Anadol da hayalimizi bambaşka bir boyuta taşıdı.”
Proje, daha önce yurt dışına seyahat etmemiş dört kişinin içsel dünyalarına doğru yolculuğa çıkıyor. Bir Amazon yerlisi olan Brezilyalı Tuikuru, Tokyo’nun hareketli sokaklarını keşfederken; Kenyalı Esther, İstanbul’un zengin tarihini keşfediyor. Avustralya’da yaşayan Sahar, Göbeklitepe ve Kapadokya'nın antik harikaları arasında yolculuğa çıkarken; İzlandalı Sigurbjörn, Ürdün’ün büyüleyici güzelliklerini deneyimliyor. Refik Anadol ve ekibi, bu yolculardan biyolojik ve nörobiyolojik verilerin toplanmasını sağlıyor. Bu veriler, kalp atış hızı, cilt iletkenliği ve EEG çıktıları gibi unsurları içeriyor ve Neuroelectrics gibi ileri izleme cihazları kullanılarak kaydediliyor. Yolculuk boyunca devam eden bu kayıtlar, katılımcıların yeni ortamlara ve deneyimlere anlık tepkilerini yakalayarak eserin temelini oluşturuyor. Tıpkı Türk Hava Yolları’nın kültürleri birbirine bağladığı gibi, Anadol da seyahatle değişen insan deneyimlerini teknolojik yenilikle birleştiren yeni bir sanat formu yaratıyor.
Hava limanlarının dünyanın en duygusal yerlerinden biri oluğunu söyleyen Refik Anadol söyleşimizde şunları anlattı: “Hava limanları ya “merhaba” ya da “güle güle” anlarının olduğu mekanlar.
Biz de bu proje ile çok katmanlı, yorucu ve yoğun bir dönemden geçtik. Seyahat etmenin gerçekten insanların iç dünyasında ne ifade ettiğini bilimsel olarak açıklama fırsatımız vardı. Hani tüylerim diken diken oldu deriz ya, bu bir elektrik sinyali aslında ve ölçülebilir bir şey. Inner Portrait’de kullandığımız cihazlar ile tam olarak bu duygu değişimlerini ölçebildik. Bu projede MIT’den Rosalind Picard ve UCSF’den Adam Gazzaley gibi önemli bilim insanlarıyla çalıştık. Şunu fark ettik ki insanların kim olduğu, nerede yaşadığı ve yaşları hiç problem değil. Bu proje bize aslında insanlığın ne kadar benzer duygularının olduğunu da kanıtladı.”
Türk Hava Yolları İletişim Başkanı Rafet Fatih Özgür ise projeyle ilgili şunları söyledi; “Dünyanın en fazla ülkesine uçan havayolu olarak, uçtuğumuz her yerde sayısız duygu ve hikâyeye tanık oluyor, seyahatin insanlar üzerindeki etkisini görüyoruz. Bu hikayeleri aktarmakla sorumlu olduğumuzun bilinciyle, seyahatin insanlar üzerindeki etkisini kültür, sanat, teknoloji ve bilimin kesişim noktasında yer alan bir sanat eserine dönüştürmekten ve bu çalışmayı Art Basel gibi bir platformda sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Bu çalışmanın insanları seyahat etmeye teşvik edeceğine inanıyorum.” dedi.
Projenin önemli anlarının belgelendiği 30 dakikalık belgesel son baharda izleyici ile buluşacak. Dünya sanat sahnesinde yeni bir söz söyleyen “inner portrait”, küresel bir marka olan Türk Hava Yolları’nın hikâye anlatıcılığına yeni bir boyut kazandırması ve seyahatin hepimizin üzerindeki dönüştürücü gücünü ortaya koyması açısından hafızalara kazındı.
Rafet Özgür, Zuhal Demiraslan, Refik Anadol
Comments