Uzay. İnsanlığın ufuklarını genişleten ve hayatı kolaylaştıran birçok ürünün öncüsü. Uzaya giden binlerce aracımız var ve bunlar yıllardır hem yörüngede hem de gezegenler arasında keşif yapmak için bizlere veriler gönderiyorlar. Peki biz insanlık olarak ne istiyoruz? Eğer bir şeylerden uzaklaşabileceğimiz bir yer arıyorsak, Dünya’dan kaçıp gider miydik? Yeni bir medeniyetin parçası olmanın heyecanı nasıl olurdu? Daha adil bir dünya yaratmak için yeni bir gezegene ihtiyaç duyabilir miyiz? Belki de tüm bu çabalar, mevcut düzenden sıkıldığımızdan bu düzeni değiştirmek içindir.
Yapay zekâyı artık hayatımızın bir parçası haline getirdik. Arkadaşlıklarımızı, yardımlarımızı, dileklerimizi ve siparişlerimizi ekranlarımıza dokunarak gerçekleştiriyoruz. Otonom araçlar ve sanal gerçeklik gözlükleri gibi teknolojiler hayatımıza girmek üzere. Bugün nasıl akıllı telefonumuz olmadan sokağa bile çıkamıyorsak, yarın akıllı gözlüklerimiz olmadan çıkamayacağız. Hatta belki de öyle olacak ki beynimize “implant” halinde yerleştirilecek. Elektrikli araçlar ve drone’ların popüler hale geldiği bir dönemdeyiz. Ancak, daha fazlasını hayal edebilir miyiz? Uçan araç projeleri, şehirlerdeki trafik sıkışıklığını önlemek ve olası kazave afetlerle başa çıkmak için geliştirilen yenilikçi ürünler olarak başlamıştı ama hâlâ bir türlü o atılımı yapamadık. 1985 yapımı “Geleceğe Dönüş” filminde, 2015 yılında nükleer enerjiyle çalışan uçan arabaları göreceğimiz hayaliyle beklemiştik ama yerdengiden arabaları elektrikli yapmak harici büyük bir gelişme olmadı. Planlara göre bundan sonra yapılacak ulaşım araçları genel olarak elektrikli olacak ve bu da hava kirliliği ve trafik sorununu azaltmaya yardımcı olabilir.
Şu anda, hava taksi hizmetleri için tamamen elektrikli olan “Uber Air” projesi, şehir içi hava taşımacılığını gerçekleştirmeyi hedefliyor (eVTOL). Nihayetinde uçan arabalar gelecek vadeden bir fikir olsa da ilk yatırımı yüksek olduğundan ve hâlâ izinler konusunda yavaş davranıldığından dolayı bu girişimde bulunan şirket sayısı oldukça az. Tüm bu Dünya yüzeyindeki projelerin ardından, uzay otelleri konseptleri de yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Uzay otelleri, maliyetlive zor bir girişim gibi görünse de gerçekleşmesi halinde, uzayda çekilen filmlerde kullanılan yeşil ekran teknolojisine son verebilir.
Biz de Dünya’yı sadece kısa bir tatil için terk edebilir ve ona dışarıdan bakabiliriz. Aslında bunun çok da uzak olmayan bir gelecekte gerçekleşeceğini düşünüyorum. Şu anda uzay otelleri konsepti üzerinde çalışan bazı şirketlervar. Örneğin, Above Space şirketi, “Voyager Station” adını verdiği döner bir uzay otelini yaşam ve eğlence merkezi olacak şekilde tasarlıyor. Bunun yanında Axiom Space, uzay turizmi için ticari uzay istasyonları ve oteller inşa etmeyi hedefliyor. Bu amaçla Uluslararası Uzay İstasyonu’na şimdiden seferler düzenliyor.Yakın zamanda buraya başka bir modül ekleyerek turistleri kendi modülünde ağırlayacak, sonrasında da modülünü genişletip kendi uzay otel istasyonunu kuracak. SpaceX, Starship roketi ile de uzaya insan götürme maliyetini aşırı derece düşürerek uzay turizmi ve sonrasında kolonizasyonu hedefliyor. Elon Musk, gelecekte Mars’ta ilk koloniyi göreceğimizi tekrarlasa da bence bizim yaşam dönemimizde gerçekleşmesi zor bir hedef gibi görünüyor. Richard Branson’un Virgin Galactic’i ve Jeff Bezos’un Blue Origin’i bugün yörünge-altı turizm hizmetleri sunuyor ama uzun vadede uzayda yaşam ve çalışma fırsatları sağlayacak tesisler geliştirmeyi planlıyorlar.
Uzaya çıkmak hâlâ çok maliyetli, riskli ve zor. Ancak, bir merdiven gibi düşünün, bulutların arasından geçerek yeryüzüne bakıyorsunuz, yükseklik korkunuz yok. Daha da yukarıya çıktığınızda, Dünya’nın yuvarlak olduğunu görüyorsunuz ve yanınızdan uydular ve ISS geçiyor. Ne kadar güzel bir hayal değil mi?
Harika bir hayal 🌍