İklim değişikliği, Z kuşağı için en önemli ve acil olarak reaksiyon gösterilmesini istedikleri sorunların başında geliyor. Bu genç nüfus için, kutladıkları her doğum günü ve enerjinin yarın yokmuşçasına harcandığı her toplumsal buluşma, küresel ısınma ve iklimle ilgili harekete geçmek adına motivasyon oluyor. Yöneticilerin düşünme şeklini değiştirmenin en yaratıcı yolu ise bilim ve sanattan geçiyor. Peki sürdürülebilir bir kutlama nasıl olur? Kutlama anlarımız için doğayla bağlantı kurabilir miyiz? İçimizdeki sihirli hisleri ateşleyen ve olağanüstü işler ortaya koyan meraklı zihinler, ne mutlu ki her yerde!
Kutlama anlarımızı dönüştürmemiz gerektiğini açıkça dile getiren işlerden biri Rotterdam merkezli Studio Roosegarde’dan geliyor. Sosyal bir tasarım laboratuvarı olarak tanımlanan Studio’nun kurucusu Daan Roosegarde; ateşböcekleri, kuş sürüleri ve yıldızlardan aldığı ilhamdan ve tüm dünyaya kök salmış havai fişek ritüelini güncelleme arzusundan yola çıkıyor. Havada organik olarak süzülen binlerce biyo-çözünür ışık kıvılcımından şiirsel bir performans tasarlıyor. Tasarım ve teknolojinin birleşimi sayesinde, biyolojik olarak parçalanabilen malzemelerden yapılmış binlerce ışık kıvılcımı, sürekli değişen rüzgâr sayesinde sessizce hareket ediyor. Aslında havai fişeklere, organik ve sürdürülebilir bir alternatif oluyor! Havai fişeklerin Amerika’nın bazı eyaletlerinde tamamen yasaklanmış olması; İrlanda, Avustralya, Arjantin, Şili gibi bazı ülkelerde de bu konuda şaşırtıcı şekilde ciddi bir kısıtlamaya gidilmiş olması dikkate alındığında, artık davranışlarımızın kutlama anlarımızda da kalıcı bir şekilde değişmeye devam edeceğini görüyoruz. Siz hangisini tercih ederdiniz? Tehlikeli bir tarafı da olan, Boğaz’ın martılarına zarar veren ve katı yakıt kullanılarak üretilen havai fişekler mi? Yoksa doğada çözünebilir, sihirli ve şiir gibi havada süzülen ışık kıvılcımları mı?
BİLİM VE HAYALLER Doğadan ilhamla kutlama aracı yaratmak bir şey... Doğayı bir şölene, bol ışıklı bir kutlamaya çevirmek ise bambaşka bir şey! Türkiye’den bir isim de bunu başarıyor. Sanatçı İdil İlkin, artık bizim topraklarımızın sanat dünyasında da dolaşıma giren “biyo- sanat” üzerine masalsı bir çalışma paylaşıyor. “Cennetsi” adlı projesinde bilim ve hayal iç içe geçiyor! Sanatında ışık, ışıma, kırılma, saçılma, yayılma, yansıma gibi konulara yer veren sanatçı bu kez MIT’de bir süredir araştırılan bitki ışıması konusunu ele alıyor. Işığı alarak fotosentez yapan yapraklar, bu kez ışık veriyor. Bunu yaparken de etik kaygılarla çalışmasını bir yandan sorgularken bir yandan da yeni bir tartışma alanı olarak hepimizle paylaşıyor. Bitki hakları var mı? Bitki ışıması, doğayı tüketmeyen insancıl bir önerme olarak değerlendirilebilir mi? Ya da aslında temelde genetik ve biyoloji mühendisleri ile birlikte çalışarak, bitkilerin belirli bir süre ışımasını sağlamak ve sanat yoluyla paylaşmak doğayı bir kutlamaya mı dönüştürüyor? Bizce cevap “kesinlikle evet” çünkü doğa eşsiz bir kutlamayı hak ediyor! Sanatçı İdil İlkin, konuyu şöyle açıklıyor: “Nano parçacıklar, temelde ateş böceklerinde biyolüminesans yoluyla ışık yayan lüsiferaz enzimi ile doldurduk, karışımı bitki yapraklarına uygulayarak, gözle görülebilecek kuvvetli bir ışıma yaymasını amaçladık. Bunu ise genetik müdahalelerle değil, kimyasal müdahalelerle gerçekleştirmeyi başardık. Ortaya biyo-aydınlatmayı belki de şehircilikte kullanabileceğimiz rüya gibi bir model çıktı. Bilim insanları bunun üzerinde çalışıyor. Ben de bu başlığı sanatıma taşıyarak meraklılarını ve dahası doğrudan sera etkisine neden olan enerji sektörünü, geleceğin dünyasında yer alması planlanan biyo-ışımayı düşünmeye davet ediyorum.”
Biz de kendi bakış açımızı paylaşalım: Doğaya övgümüzü her fırsatta sunmamız gerektiğini hatırlatan, doğanın kendisini doğayla birlikte kutlamanın sihirli hissini bize yaşatan tüm eşsiz fikirler ve sınırları umursamayan ilham verici zihinler... İyi ki varlar! İyi ki, sürdürülebilir bir gelecek için bizi dönüştürmeye çalışıyorlar! Bunu çoğaltmak elimizde; tek yapmamız gereken çok yönlü düşünmek ve yaratıcılığa alan yaratmak! Tek ihtiyacımız olan yine en sevdiğimiz şey; esneklik.
Comments