top of page

Yine, Yeni, Yeniden: Mert Fırat & Harun Tekin




Onları uzun uzun anlatmaya gerek yok aslında... Ne de olsa ikisini de çok iyi tanıyoruz. Durmak bilmeden düşünen, üreten ve başardıklarıyla asla yetinmeyen iki isim, Mert Fırat ve Harun Tekin. Aynı zamanda yakın arkadaş olmalarının da etkisiyle, DasDas başta olmak üzere pek çok projeyi birlikte yaratan ve sürdüren

Fırat ve Tekin, sanat ve müziğin sınırlarını genişletip  nümüze yepyeni dünyalar açmaya devam ediyorlar.




Mert Fırat, bir tarafında sivil toplum ve girişimcilik, bir tarafında ise tiyatro ve sinemanın olduğu farklı projelerle uğraşırken onu harekete geçiren şeyin bu dünyaya ve topluma bir şeyler katabilme isteği olduğunu söylüyor. Bu süreçte farklı disiplinleri keşfedip onları da yoluna katmayı ihmal etmiyor elbette...


Kazak / Sweater: COS

Pantolon / Pants: Vakko by Berwich


Yaşamınızı bir yapboza benzettiğinizden bahsetmişsiniz. Bu yapboz her geçen gün genişleyen ve dönüştüren mi yoksa her parçasının belli olduğu ve tamamlandığında tam bir

bütün olanı mı ifade ediyor?


Aslında o yapboz değişebilmeye, parçalanıp yeniden toparlanabilmeye açık olmayı ifade ediyor. O yüzden ben bu “yapboz olma” halini, her seferinde eklenen yeni parçalarla birleşebildiğim ve gittikçe genişleyen bir özellik olarak görüyorum. Yani bulunduğu kabın şeklini alan değil, öğrenerek gelişen ve değişen bir yapboz.


Oyunculukla başladığınız yolculuğunuza DasDas’ı kurarak devam ettiniz. Bir girişimci olarak sektörü nasıl değerlendirirsiniz?


Bizim için sektör daha yeni sektör oldu aslında. Tiyatro, kamusal alanda yapılan bir sanat, yani kamusal bir hizmet de barındırıyor i inde. Ticarileşmemesi için çok uğraşıyoruz ama bu elbette devletin, yerel yönetimlerin, kamu ve özel sektörün bir arada olup ayakta tutabileceği bir sektör. Şu anda yedi bölgede aktif alışan ve 120’nin üzerinde üyesi olan bir tiyatro kooperatifimiz var. Ben de bu yapının kurucu üyelerinden biriyim. Sektöre oradan baktığımızda canlı performansın değerinin gittikçe arttığını görüyoruz. Dijital mecralar, sinema ve televizyon kendi içinde iniş çıkışlar yaşarken tiyatro hep bu ivmenin üzerinde yer alıyor çünkü gün geçtikçe daha çok  önem kazanıyor. Tiyatro, insanların anlam arayışını pekiştiriyor. Dolayısıyla ben sektörün hem yatırımcıları hem de oyuncuları ve diğer sanat emek ileri bağlamında daha çok yolu olduğunu ve bu yolun Türkiye’yi olumlu anlamda dönüştüreceğini düşünüyorum. Geçmişte 6,5-7 milyon olan bilet sayımız şimdilerde 10 milyon ve üzerine doğru gidiyor. Daha da yükseleceğini düşünüyorum.





Takım / Suit: Niyazi Erdoğan

Kazak / Sweater: Zara


DasDas’ın kurulmasıyla tiyatro ve ona bağlı sanat disiplinleri

sizin için öncelik kazanmış sanki...


Tiyatroyu çok seviyorum ve tiyatronun içinden çıkan sanat disiplinleriyle de çok ilgileniyorum ama sinema da okudum. Dolayısıyla DasDas sürecinde biraz sinemaya ara vermişiz gibi oldu. Daha izleyen tarafta yer almaya başladık. 2023’e doğru meyvelerini göreceğimiz projelerimiz var nümüzde. Şimdi Kutu Film de DasDas’ın içinde, orada bir çok dizi ve film çalışması yapıyoruz. Dolayısıyla hayal ettiğimiz gibi bir yapıya kavuştuk. Ayrıca İdema ve İnogar var i inde olduğum, sanat üzerine girişimler yapan. Beş-altı yılın sonunda tam istediğimiz avluya erişmiş olduk. Bir çok yaratıcı sektörün bir arada bulunabildiği ve farklı bakış açılarıyla fikirlerini özgürce tartışabildiği bir alan oldu. Benim için o farklı disiplinleri keşfetmek noktası reji oldu, tekrar sinema fikirleri ve hikayelerini üretmek oldu ve bir yandan da tasarım oldu. Yeni medya sanatına zaten çok ilgim vardı. Kurduğumuz X Media ile yeni medya alanında kendimi eğittiğim bir sürecin içindeyim. Ben zaten tek bir disipline inanmıyorum, sanatçıyı multidisipliner biri olarak düşünüyorum.


DasDas her sezon kendi prodüksiyonu olan yeni oyunlar ve yorumlamalarla karşımıza çıkıyor. Kurulduğu günden bugüne sizi en çok heyecanlandıran proje hangisiydi?


Beni en çok heyecanlandıran projelerden biri, “Ben Varım”dı. Çok güzel bir hikayesi olan, çok güzel bir müzikli oyun. “Joseph K.” göz bebeklerimizden biri. Aslında hepsi benim bebeklerim. “Dünya Yerinden Oynar” diye bir projemiz var. Çok eğlenceli, müzikli bir komedi. Yedi kadının hikayesi. Bir diğeri de “Benimle Dans Eder

Misin”. Seyircimizin 1,5-2 saate yakın sahne üzerinde bizimle birlikte olacağı, oyuncularla birlikte performans sergileyeceği, DasDas’ın her yerine ayak basacağı; bir yandan yemeğini yiyeceği, bir yandan içkisini içeceği, arkadaşlarıyla zaman geçirecek alanları olduğu bir deneyim. O beni çok heyecanlandırıyor.



Gömlek / Shirt: Valentino, Beymen

Pantolon / Pants: Docker's

Ayakkabı / Shoes: Zara


Çalışmaya ve bunun getirdiği başarıyla yoluna devam edenlerdensiniz. Bu ilhamı ve enerjiyi nereden alıyorsunuz?


Aslında küçüklükten beri böyleyim; aynı anda farklı işlerle uğraşmayı seven ve oradan beslenen biriyim. Hep öğrenmek için yeni işler yapıyorum aslında. Benim için bir yol mükemmeliyetçi olmamak... “Mükemmeliyet faşizmi doğurur” diye bir laf var. O yüzden hayata izin vermeye, ortak hatayı da başarıyı da sahiplenebilmeye, ikisini de hazmedebilip yola devam etmeye gayret ediyorum. Beni her gün yataktan kaldıran, harekete geçiren aslında hepimizin par ası olduğu bu dünyaya ve topluma bir şeyler katabilme isteği. Hem sosyal hem de ekonomik tarafta... İşlerimizin sürdürülebilirliği, sektörümüzün güçlenmesi ve oyuncusundan emek isine içerideki insanların emeğinin sömürülmemesi için böyle tutarlı, hepimizi harekete geçirecek, herkese katkısı olan işler yapılması lazım. Ben de motivasyonumu bundan alıyorum.


Mutluluk kelimesinin gücüne her zaman inanırız. Sizin için

mutluluk nedir?


Benim için mutluluk birkaç kişiyle -en az bir kişiyle- mümkün olur. Eğer bencil bir insan değilseniz, mutluluğunuz mutlaka birkaç kişinin ya da çevrenizin mutluluğuna bağlıdır. Mutluluk aynı zamanda tatmin olmaktır benim için; içinin rahat olması, adil olabilmek, güvende hissedebilmek... İnsanın kendini iyi, huzurlu,

güvende hissettiği her yer mutlu olabileceği yerdir. Çok büyük başarıların sebebiyet verebileceği bir şey değildir, mutluluk. İnsan çok küçük şeylerle mutlu olabilir.


Takım / Suit: Niyazi Erdoğan

Kazak / Sweater: Zara

Ayakkabı / Shoes: Zara


Dijital bir dönüşüm yaşıyoruz. Film ve dizi sektörü özelinde, dijital dünya hakkında ne düşünüyorsunuz?


Dijitalleşmenin insan yaşamına çok büyük katkıları olduğunu düşünüyorum. Sanat tarafında da koleksiyonlar, sanat eserleri, modern sanattan sinemaya tüm disiplinlerde daha erişilebilir hale geldi. Burada da fırsat eşitliği, internet hakkı gibi konular devreye giriyor. Bence uzun vadede dijitalleşme sürecinde tıpkı su ihtiyacı gibi internetin de çok cüzi rakamlara indirileceği, insanlar için bilginin daha erişilebilir hale geldiği bir düzene ihtiyaç var. Fırsat eşitliği sağlaması bağlamında çok önemli bir dönüşüm. Ama burada sanat eserleri konusunda hakların, teliflerin doğru korunması; NFT gibi kendi ekonomisini yaratıp güçlendirebilecek

yapıları, blok zinciri önemsemek gerekiyor. Dijitalleşme beni heyecanlandırıyor. Ben bu dönüşüme daha Ar-Ge tarafından bakıyorum. Daha çok insanın eğitimden, sağlıktan, gıdadan, sanattan eşit şartlarda yararlanabilmesi için önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum.



HARUN:

Trençkot / Trenchcoat: Hatice Gökçe

Tişört / T-shirt: Zara

Pantolon / Pants: Torino for Vakko

MERT:

Gömlek / Shirt: Bottega Veneta

Tişört / T-shirt: Saint Laurent, Beymen

Pantolon / Pants: Torino for Vakko

Ayakkabı / Shoes: Zara


Yirmi beş yılı aşan müzik kariyerine sayısız albüm ve proje sığdıran Harun Tekin, elbette sadece müzikle uğraşmıyor. Yazıyor, bol bol düşünüyor ve düşündükleri üzerine konuşuyor. Müzikle yolu hiç kesişmemiş olsaydı bile yine böyle “disiplinlerarası” sularda yüzeceğini söyleyen Tekin, “haberdar olmadığımız dünyaları” keşfetmenin peşinde...


Ceket / Blazer: Hatice Gökçe

Tişört / T-shirt: Zara

Pantolon / Pants: H&M


Müzikal ve kültürel olarak birçok alanda varsınız. Yaratıcı olarak nelerden besleniyorsunuz ve eğer sanatla bir bağınız olmasaydı neler yapıyor olurdunuz?


Olabildiğince farklı şeyler okumaya, izlemeye ve dinlemeye çalışıyorum. İnsan aslında tanıdığı ya da seveceğini tahmin ettiği eserlere, isimlere eğilimli. Ben bunu biraz kırmaya, yabancı olduğumuz ama faydalanabileceğimiz bakış açılarını, haberdar olmadığımız dünyaları da keşfetmeye çalışıyorum. Bunun için bugünkü içerik bombardımanı altında giderek seçici/küratör tipi insanların yardımına

ihtiyaç duyuyoruz. Farklı alanları, hepsinin uzmanı olmasa da iyi anlayıp tercüme edebilen insanlar ve onların önerileri giderek önem kazanıyor. Ben de hem bunları yakalamaya hem de bir sebepten beni takibe değer bulan insanlar için benzer bir işe yaramaya çalışıyorum. Galiba hayatta sadece müzikle uğraştığım bir zaman hiç olmadı; sadece şarkı yazmanın bile edebiyat ve müzikle, yani iki farklı alanla

ilgisi var. Ve herhalde müzikle hiç yolum kesişmeseydi de yine böyle disiplinlerarası alanlar ilgimi çekerdi.


Şarkı sözü dışında bir şeyler yazmayı düşündünüz mü? Ufukta bir kitap veya denemeler var mı?


Hep düşündüm, bazen denedim, şu sıralar iyice ciddiye almaya başladığım bir fikrim de var. Edebi değil, daha çok dertleşme gibi bir şey. Ama Instagram postlarım da epey uzun bulunuyor, o alanda "eserler" vermeye devam ederim

kitabı istediğim hale getirmeyi başaramazsam :)





Kazak / Sweater: H&M

Pantolon / Pants: COS


Her mor ve ötesi albümünde alışık olmadığımız yeni sesler keşfediyoruz. Siz bu keşif sürecini nasıl yaşıyorsunuz?


Dinleyenler keşfetmeden önce bizim de keşif anlarımız oluyor. Bunlar bazen planlı, bazen sürpriz gibi; yeni bir şey denemeyi kafaya koymuşken de karşınıza yeni bir

şey çıkabiliyor, hiç öyle bir arayış içinde değilken de. Sonra bu “yeni” ile ne yapacağınıza karar veriyorsunuz. Tanıdık şeylerle yeni şeyleri nasıl karıştıracağınıza karar veriyorsunuz. Bu karışımı nasıl hazırlarsanız o hem sizin üslubunuz oluyor, hem de bahsettiğiniz yenilikleri, mesela yeni ses ya da bi imleri nasıl bir bağlamda, neyle ilişki içinde sunmak istediğinizi de belirliyor. Hem vazo hem çiçek mi tuhaf olsun, biri tuhaf biri normal mi, ikisi de tanıdık mı, yoksa vazoyu çiçeğin içine mi koyalım, gibi.


Yirmi beş yıllık sanat hayatınıza mor ve ötesi grubu ile devam ediyorsunuz. Sizce bu grubu bir arada tutan en büyük etken nedir?


Birbirine hala merakla, bazen hayretle bakacak kadar farklı yönleri olan, dinledikleri müzikler bile çoğunlukla birbirinden farklı olan, ancak birbirine ve bu ortak çatıya çok güvenen, beraber sayısız badire atlatmış ve birlikte müzik yapmayı çok seven insanlar olmamız.


Ceket / Coat: Emre Erdemoğlu

Tişört / T-shirt: Zara

Pantolon / Pants: H&M


Yazmaya ve müziğe ara verdiğiniz zamanlar oldu mu?


Hiç yeni bir şarkı yazmadığım dönemler oluyor. Hatta genelde, birkaç yıllık bir dinleme, düşünme, biriktirme süresinin ardından yeni bir şeyler yazmayı doğal buluyorum. Son albümümüz Sirenler de tamamen böyle ortaya çıktı. Konser vermeye ara verdiğimizse sanırım hiç olmadı. En azından 2000’lerden beri (pandemi dahil!) 4-5 aydan uzun ara verdiğimizi pek hatırlamıyorum.


28 Mayıs 2022’de uzun süre sonra İstanbul’da yapılan ilk stadyum konserine imza attınız. Bu aynı zamanda bir Türk rock grubunun bir stadyumda yaptığı ilk solo konser olarak müzik tarihimizdeki yerini aldı ve büyük ses getirdi. Bu fikrin ortaya çıkış süreci nasıl oldu?


Bu konuyu Beşiktaş JK yönetimiyle görüşmeye 2019 yılında başladık. Henüz ortada ne yeni albümümüzün hazırlıkları ne de pandemi vardı. Pandemi başladığında

bu konudaki arzumuzu ve dikkatimizi hiç kaybetmedik. Hep o ihtimali akılda tuttuk. Her açıdan çok büyük risklere sahip, sponsorsuz girilmesi halinde mali olarak çok ağır bir yük barındıran ve gizli açık engellemeleri göze almamızı gerektiren büyük bir hayaldi. Ve özellikle çimlerin yenilenmesine dair kararı beklememiz gerektiğinden, 45 gün gibi akıl almaz bir sürede yapıldı tüm hazırlıklar ve bilet satışı. Vazgeçmediğimiz ve altından kalktığımız için çok mutlu olduğumuz, on binlerce kişinin birbirine sevgiyle baktığı ve hayat boyu unutmayacağı olağanüstü zorlukta ve şahane bir deneyim oldu bizler için.



Gömlek / Shirt: Sezgi Tuzer

Ceket / Blazer: Emre Erdemoğlu



Ceket / Blazer: Hatice Gökçe

Tişört / T-shirt: Zara

Pantolon / Pants: H&M

Ayakkabı / Shoes: Zara


Gömlek / Shirt: Saint Laurent

Tişört / T-shirt: Zara

Pantolon / Pants: COS




 

FOTOĞRAF / PHOTOGRAPHY: BURCUM BAYGUT

FOTOĞRAF ASİSTANI / PHOTOGRAPHY ASSISTANT: MEHMET HALLA OĞLU, MURAT ÖZBEK (BOOM PRODUCTION)

STYLING: ZEYNEP SOYLU

STYLING ASİSTANI / STYLING ASSISTANT: MERYEM IRANIASL, PARASTOO AKBARI

SAÇ / HAIR: CEMAL KOŞAR

MAKYAJ / MAKEUP: BURCU TAŞ

PRODÜKSİYON ASİSTANI / PRODUCTION ASSISTANT: BİLUN ATİKKAN





bottom of page